Bu Blogda Ara

18 Ekim 2011 Salı

FEN VE TEKNOLOJİ BÖLÜMÜMÜZ


SİNDİRİM SİSTEMİ


Sindirim: Büyük moleküllü besin maddelerinin, sindirim sistemi organlarında parçalanarak, kana geçebilecek hale gelmesine sindirim denir.

Besin maddelerinin içeriklerine göre karbonhidrat, yağ, protein, vitamin, su ve mineraller olarak gruplandırıldığını biliyoruz. Besin içerikleri büyük moleküllerdir. Büyük moleküllü besin içeriklerinin hücrelerimizin kullanabileceği kadar küçük moleküllere parçalanması gerekir. Yediğimiz besinler hücrelerimize geçebilecek duruma sindirim işlemi sonucunda gelir.

Büyük moleküllü besin maddeleri: 

Karbonhidratlar ------------------>Glikoz
Proteinler ------------------>Amino asit
Yağlar ------------------>Yağ asidi+ gliserol (gliserin)
Şeklindeki küçük moleküller haline gelerek kana geçerler.

Sindirim faaliyetleri iki çeşittir: Mekanik sindirim ve Kimyasal sindirim
1) Mekanik Sindirim: Besinlerin sindirim enzimleri kullanılmadan, yalnızca fiziksel olarak – dil, diş, mide, bağırsak hareketleri sayesinde- parçalanıp, küçük parçacıklar haline getirilmesidir. Yani besinlerin kesilmesi, parçalanması, mide ve bağırsaklarda salgılanan sular sayesinde boza kıvamına getirilmesidir.
2) Kimyasal Sindirim: Parçalanmış ve sulandırılmış besinlerin enzimler yardımıyla ( tükürük, mide ve bağırsak öz suları, pankreas ve karaciğer salgılarıyla) kimyasal değişime uğrayıp, yapı taşlarına parçalanmasına denir. Kimyasal sindirimde mutlaka enzim ve su kullanılır.

Sindirim sistemini oluşturan organlar




• Ağız: Besinlerin mekanik sindirimi çiğneme ile gerçekleşir. Karbonhidratların kimyasal sindirimi ise tükürük içerisinde bulunan enzimler sayesinde başlar.
• Yanaklar, dudaklar, küçük dil ve damak tarafından çevrilmiş boşluktur. Ağızda dişler, dil ve tükürük bezleri bulunur.
• Yutak: Besinlerin ağızdan yemek borusuna iletilmesini sağlar.Yutakta sindirim olmaz.
• Yemek Borusu: Besinleri yapısında bulunan kaslar yardımıyla mideye iletir.Yemek borusunda sindirim gerçekleşmez.
• Mide: Besinlerin mekanik sindirimi, midenin kasılıp gevşeme hareketi ile devam eder. Kimyasal sindirim ise mide öz suyu içinde bulunan mide asidi ve enzimler tarafından gerçekleştirilir. Böylece, besinler parçalanarak küçük moleküller hâline getirilmiş olur. Proteinlerin sindirimi midede başlar.
• İnce Bağırsak: Yağların kimyasal sindirimi burada başlar. İnce bağırsağa gelen pankreas öz suyu ile yağların, karbonhidratların ve proteinlerin sindirimi tamamlanır. Besinler ince bağırsakta en küçük moleküllerine kadar parçalanır. Bu moleküllerin ince bağırsaktan kan damarlarına geçmesi olayına emilim adı verilir. İnce bağırsak, sindirim sistemimizin en uzun bölümüdür.
• Kalın Bağırsak: Besinler içerisinde kalan su, kalın bağırsak tarafından emilir. Atık maddeler ise sindirim sisteminin son bölümü olan anüse gönderilir.
• Anüs: Besin maddelerinin vücudumuz tarafından kullanılamayan bölümü anüs yoluyla atık madde olarak vücuttan uzaklaştırılır.

Sindirime yardımcı organlar

Karaciğer: Safra adı verilen bir salgı üretir. Safra salgısı bir kanal yoluyla, yağların kimyasal sindirimini gerçekleştirmek üzere ince bağırsağa gönderilir. Karaciğer Vücudun en büyük organı olup ( yaklaşık 2 kg kadar), karın boşluğunda ve sağ üst kısmında yer alır. Karaciğer sağ lob ve sol lob olmak üzere iki kısma ayrılır. Loblarda öd salgısı ( safra ) üretilir. Karaciğerden ayrılan bir kanal, loblarda üretilen safrayı safra kesesine taşır.
Pankreas: Pankreas öz suyunu salgılar. Pankreas öz suyu proteinlerin, karbonhidratların ve yağların kimyasal sindirimini gerçekleştiren enzimler içerir.
Midenin sol alt kısmında yer alır. Uzunca bir yaprağı andırır. Ortasında boydan boya uzanan bir kanal vardır. Pankreas hem hormon, hem de enzim salgılayan karma bir bezdir.
* Pankreas, ince bağırsağın uyarması sonucu öz su salgılar. Pankreas öz suyunda lipaz, amilaz ve tripsinojen enzimleri bulunur.
Lipaz, amilaz ve tirpsinojen enzimleri, protein, yağ ve karbonhidrat sindiriminde etkilidir. Pankreas, bu enzimleri virsung kanalı ile onikiparmak bağırsağına aktarır.
* Pankreas aynı zamanda insülin ve glukagon hormonlarını salgılar ve doğrudan kana verir. İnsülin kandaki şeker oranını azaltıcı etki yapar. Glukagon ise kandaki şeker oranını artırıcı etki yapar. İnsülin hormonunun çeşitli sebeplerle yeterince salgılanamaması şeker hastalığına yol açar. Çünkü böyle bir durumda kandaki şeker miktarı yükselir.

Önemli notlar:

1. Canlılar hayatları için gerekli olan enerjiyi besinlerden sağlar.
2. Besinlerdeki enerjiyi elde edebilmek için o besinleri küçük parçalara ayırıp hücre içine almamız lazım.
3. Küçük parçalara ayrılan besinler mitokondride oksijenle yakıldıktan sonra içlerindeki enerji kullanılabilir hale gelir.
4. a) Karbonhidratlar glikoz halinde hücre içine girerler.
b) Proteinler amino asit halinde hücre içine girerler.
c) Yağlar yağ asiti + gliserol halinde hücre içine girerler.
5. Asıl enerji kaynaklarımız karbonhidratlardır.
6. Su, mineraller ve vitaminler sindirime uğramadan kana geçerler.
7. a) Karbonhidratların sindirimi ağızda başlar ince bağırsakta sona erer.
b) Proteinlerin sindirimi midede başlar ince bağırsakta sona erer.
c) yağların sindirimi ince bağırsakta başlar ince bağırsakta sona erer.
8. İnce bağırsakta sindirilmiş olan besinler hücrelere aktarılmak üzere kana geçer bu olaya emilim denir.
9. Sindirim artıkları kalın bağırsağa aktarılır orda su, mineraller ve vitaminin emilimi gerçekleşir. Kalanlar ise anüse aktarılır ve buradan da vücut dışına atılır.


Sindirim sistemi hastalıkları

1. Ülser: Mide özsuyunun mide ve onikiparmak bağırsağını aşındırmasıdır.
2. Reflü: Asitli mide içeriğinin yemek borusuna uzun süre temas etmesiyle yemek borusunun asitten kendini koruma özelliğinin yok olması.
3. Gastrit: Mideyi koruyan mukozanın iltihaplanması.
4. Dizanteri: Basit yapılı canlıların kalın bağırsağa yerleşerek yol açtıkları hastalıktır.
5. Gıda zehirlenmesi: Bozulmuş, mikroplu yada kirli besinlerin yol açtığı hastalıktır.
 
BOŞALTIM SİSTEMİ
1- Boşaltım Sistemi :
Canlıların yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmek için dışarıdan aldıkları besin içerikleri, vücutta enerji üretimi için, yapım ve onarım için ve düzenleyici olarak kullanılır. Besin içeriklerinin hücrelerde yaşamsal faaliyetlerde kullanılması (besin maddelerinin hücrelerde parçalanması) sonucu oluşan su, madensel tuzlar, karbondioksit gazı, amonyak, üre, ürik asit gibi zararlı ve atık maddelerin vücut dışına atılmasına boşaltım denir. Boşaltım olayını gerçekleştiren sisteme boşaltım sistemi denir. Boşaltım olayında, hücrelerde oluşan zararlı atık maddeler, vücuda dışarıdan alınarak kana karışan zararlı maddeler ve vücudun ihtiyacından fazla alınan yararlı maddeler dışarıya atılır.
İnsanlarda boşaltım sistemini oluşturan organlar; böbrekler, idrar (sidik) borusu (kanalı) (üreter), idrar (sidik) torbası (kesesi) ve üretradır.
İnsanlarda deri, akciğerler ve kalın bağırsak ta boşaltım yapan diğer organlardır. Ayrıca karaciğer de boşaltıma yardımcı organdır.
İnsanlarda boşaltım sistemi, solunum ve dolaşım sistemleri ile birlikte çalışır.

SORU : 1- Nefron nedir?
2- Diyaliz nedir?
3- Vücut, besin içeriklerini ne için kullanır? (Enerji üretimi, yapım, onarım ve düzenleyici olarak kullanır).
3- Besin içerikleri vücutta kullanıldıktan sonra ne olur? (Atık maddeler oluşur).

2- Boşaltım Sistemi Organları ve Görevleri :
İnsanlarda boşaltım sistemi; böbrekler, idrar (sidik) borusu (kanalı) (üreter) ve idrar (sidik) torbası (kesesi) ve üretradan oluşur.

a) Böbrekler :
Böbrekler, vücutta yaşamsal faaliyetler sonucu oluşan su, üre, ürik asit ve madensel tuzlardan oluşan atık maddelerin kandan süzülerek idrar şeklinde vücut dışına atılmasını sağlar. Yani insanlarda boşaltım olayını gerçekleştiren organ böbreklerdir.
Böbrekler karın boşluğunun arkasında ve bel hizasında, bel omurlarının (omurganın) iki yanında biri sağda biri solda olmak üzere iki tane olan ve kuru fasulyeye benzeyen (10 cm uzunluğundaki) koyu kırmızı renkli organlardır. Böbreklerin çukur olan orta kısımları birbirine dönüktür. (Böbrekler, eller bele konduğunda, belin arkasında başparmakların geldiği yerlerde bulunur).
Böbreklerin üst kısımlarında hormon salgılayan böbrek üstü bezleri bulunur. Böbreklerin etrafında kalın yağ tabakası bulunur. Bu yağ tabakası böbrekleri dış etkilere karşı korur. Böbreğin en dışında yer alan saydam, ince ve dayanıklı olan yapıya da böbrek zarı denir.
Böbreklerin birbirine bakan kısımları çukur olup, bu kısımlara göbek denir. Böbreklerin çukur olan orta kısımlarına böbrek atardamarı, böbrek toplardamarı ve idrar borusu bağlıdır. (Aorttan ayrılarak, süzülecek kanı böbreğe getiren böbrek atardamarı göbeğe girer; böbrekten kan götüren böbrek toplardamarı ve idrar kanalı göbekten çıkar).
Böbrekler, kabuk bölgesi, öz bölgesi ve havuzcuk olmak üzere üç kısımdan oluşur.

1- Kabuk Bölgesi (Korteks) :
Böbrek zarının hemen altında yer alan, toplu iğne başı görünümündeki kırmız renkli taneciklerden oluşan kısımdır. Kabuk bölgesine böbrek atardamarı bağlıdır. Böbrek atardamarı ile gelen kandaki su, üre, ürik asit ve madensel tuzlar gibi zararlı ve atık maddelerin süzüldüğü yerdir.
Kabuk bölgesinde, kandaki atık maddeleri süzen taneciklere (kısma) süzücü cisimcik veya nefron (malpighi tanecikleri) denir. Nefronlar, böbreğin en küçük görev birimidir. (Her böbrekte yaklaşık 1 milyon nefron vardır).
2- Öz (Medulla) Bölgesi :
Kabuk bölgesindeki nefronlar tarafından kandan süzülen su, üre, ürik asit ve madensel tuzlar gibi zararlı ve atık maddelerin yani süzüntünün yani idrarın havuzcuğa taşındığı yerdir. Atık maddeler yani idrar, öz bölgesindeki idrar kanalcıklarından geçerek havuzcuğa taşınırlar.
Öz bölgesine böbrek toplardamarı bağlıdır. Süzülen ve temizlenen kan, böbrek toplardamarı ile alınarak böbreklerden uzaklaştırılır.

3- Havuzcuk (Pelvis) Bölgesi :
Böbreğin ortasında bulunan ve kandan süzülen su, üre, ürik asit ve madensel tuzlardan oluşan idrarın böbreklerde toplandığı yerdir. Havuzcuğa, idrar borusu (kanalı) bağlıdır. (Sağlam bağ dokudan yapılmıştır).

b) Üreter (İdrar (Sidik) Borusu (Kanalı)) :
Böbreğin havuzcuk kısmına bağlı olan ve havuzcukta toplanan idrarı, idrar torbasına (kesesine) taşıyan 22 – 25 cm uzunluğundaki borudur.

c) İdrar (Sidik) Torbası (Kesesi) (Mesane) :
Üreter (idrar borusu) ile böbreklerden gelen idrarın vücutta toplandığı yerdir. İdrar torbası kuvvetli kaslardan yapılmıştır ve gerektiğinde genişleyerek idrarı bir süre depolar. İdrar torbasında depolanan idrar, buraya bağlı olan idrar yolundan (üretradan) ile vücut dışına atılır.

3- Boşaltım Yapan Diğer Organlar :
İnsanlarda akciğerler, deri ve karaciğer boşaltım yapan diğer organlardır.

a) Akciğerler :
Hücrelerde solunum olayı sonucu oluşan karbondioksit gazını ve su buharını, soluk verme yoluyla vücut dışına atarak boşaltım yapar.

b) Deri :
Vücutta fazla olan su ve madensel tuzları terleme yoluyla vücut dışına atarak boşaltım yapar. Ayrıca terleme yoluyla (dışarı atılan su molekülleri, ısı moleküllerini taşır) vücudun ısı dengesi sağlanmış olur.

c) Karaciğer :
Hücrelerde solunum olayında bazı besinler (proteinler) parçalandığında amonyak denilen ve çok zehirli olan bir sıvı oluşur. Karaciğer, çok zehirli olan amonyağı, daha az zehirli olan üre ve ürik aside çevirerek boşaltıma yardımcı olur.
Karaciğer, yaşlanmış alyuvarlar hücrelerini parçalar ve oluşan atıklarını safra sıvısı ile bağırsaklara göndererek boşaltım yapar.

d) Kalın Bağırsak :
Kalın bağırsak, ince bağırsaktan kana geçemeyen besinler ile su, madensel tuzlar (mineraller), besin atıkları ile safra sıvısının bir süre depolanmasını ve sindirim sisteminin son bölümü olan anüse iletilip anüsten de dışkı yoluyla vücut dışına atılmasını sağlar.

NOT : 1- Atık maddeleri vücuttan uzaklaştıran organlar;
• Böbrekler
• Akciğerler
• Deri
• Kalın bağırsak
• Karaciğer (Boşaltım yapmaz).

SORU : 1- Vücudumuzdaki atık maddeleri uzaklaştıran organlar hangileridir?


4- İnsanda Boşaltım Olayının Gerçekleşmesi :
Hücrelerde yaşamsal faaliyetler sonucu oluşan su, madensel tuzlar, karbondioksit gazı ve amonyak kana verilir ve toplardamarlar ile kalbe getirilir.
Kalbe gelen kirli kan önce akciğer atardamarı ile akciğerler gönderilir ve içindeki karbondioksit gazı solunum sisteminden soluk verme yoluyla vücut dışına atılır. Temizlenen kan akciğer toplardamarı ile kalbe geri gelir. Kalbe gelen kan aort atardamarı ile vücuda pompalanır. Vücuda pompalanan kan, karaciğere gelir ve kandaki amonyak, üre ve ürik aside çevrilir. Kan daha sonra böbrek atardamarı ile böbreklere gelir. (Böbrek atardamarı, aorttan ayrılan damarlardan biridir.)
Böbreklere gelen kirli kandaki su, üre, ürik asit ve madensel tuzlar, kabuk bölgesindeki nefronlar tarafından süzülür. Süzülen ve temizlenen kan, böbrek toplardamarı ile böbreklerden uzaklaştırılır. (Böbreğe gelen kan oksijen yönünden, böbrek toplardamarı ile böbreklerden giden kan karbondioksit yönünden zengindir. Böbrek toplardamarı, alt ana toplardamara bağlanır).
Kabuk bölgesindeki nefronlar tarafından süzülen su, üre, ürik asit ve madensel tuzlardan oluşan süzüntü yani idrar, öz bölgesindeki idrar kanalcıklarından geçerek havuzcukta toplanır. Havuzcuktaki idrar, idrar borusu ile idrar torbasına taşınır ve idrar torbasından da idrar yoluyla vücut dışına atılır.
(Süzüntüdeki suyun büyük bir bölümü, glikoz ve diğer besin maddeleri öz bölgesindeki toplama kanalcıkları tarafından emilerek tekrar kana geçer. Bu olaya geri emilim denir. Böylece yararlı maddelerin vücut dışına atılması engellenmiş olur. Süzüntüdeki su ve besinler emildikten sonra havuzcukta kalan sıvıya idrar denir).


SORU : 1- Böbrek yetmezliği hastaların günlük yaşantısını nasıl etkiler?
2- Diyaliz cihazı, böbrek yetmezliği hastalarının tedavisinde nasıl kullanılır? (Böbreklerin görevini yerine getirir ve kandaki idrarı süzer).
3- Böbrek nakli, böbrek hastalarının hayatı açısından nasıl bir öneme sahiptir? (Böbrek yetmezliği hastalığının kesin tedavisi olduğu için diyaliz makinesine bağlanmaya ihtiyaç duymazlar).
4- Böbrek yetmezliği hastaları için teknolojik gelişmelere bağlı olarak başka hangi tedavi yöntemleri vardır?
5- Ülkemizde böbrek nakli ihtiyacı karşılanabiliyor mu?
6- Hastalara böbrek nakli nasıl yapılır?
7- Boşaltım sistemi ile ilgili hastalıklarda hangi teknolojik gelişmeler kullanılır?

5- Boşaltım Sisteminde (Böbreklerde) Görülen Hastalıklar :
Boşaltım sisteminde; böbrek iltihabı, böbrek taşı, böbrek yetmezliği, idrar torbası ve idrar yolu iltihabı, nefrit, üremi, albümin, sistit, şeker hastalığı ve yüksek tansiyona bağlı olan böbrek rahatsızlıkları görülür.

a) Böbrek İltihapları :
Böbreğin öz bölgesinde veya havuzcuğunda görülür. İdrar tutamama, bel ağrısı, halsizlik, üşüme, ateşlenme gibi belirtileri vardır.

b) Böbrek Taşları :
İdrardaki madensel tuzların (kalsiyum tuzları, D vitamini ve azotlu bileşiklerin), idrar kanalcıklarında veya havuzcukta veya idrar borusunda birikmesi ile oluşur. Erkeklerde daha fazla ortaya çıkar. Sancı ve idrarda kan görülmesi gibi belirtileri vardır. (Taş oluşumunun önlenmesi için günde yeterince su içilmeli, süt ve süt ürünlerinin aşırı tüketiminden uzak durulmalıdır.)
Böbrek taşlarının tedavi yöntemlerinden biri taş kırmadır. Bunun için yüksek enerjili (ultrasonik) ses dalgaları kullanılır ve ses dalgaları cilde ve böbreklere zarar vermeden taşları kırabilir. Kırılan taşlar idrarla dışarı atılır. Büyük ve kırılamayan taşlar ise ameliyatla alınabilir.

c) Böbrek Yetmezliği :
Böbreklerin tamamen veya kısmen (%80) görevini yerine getirememesi hastalığıdır. Bu hastalığı taşıyan insanların kanındaki su, üre, ürik asit ve madensel tuzları temizlenmesi için DİYALİZ makinesine bağlanması veya böbrek naklini yapılması gerekir.
Diyaliz makinesi, idrarla atılamayan su, üre, ürik asit ve madensel tuzların kandan süzülerek kanın temizlenmesini sağlar. Bu yöntem, kalıcı tedavi sağlamaz. Kalıcı tedavi için böbrek naklinin yapılması gerekir.
Organ nakli, canlı bir kişinin bir böbreğini (sağlıklı bir kişi tek böbrekle de yaşayabilir ) ya da yeni ölmüş ama organları hala canlı birinin böbreğini alarak yapılabilir.

d) Nefrit :
Nefronların iltihaplanması hastalığıdır. Yüz, göz ve ayak bileklerinde şişme gibi belirtileri vardır. Bulaşıcı hastalıklar sonucu oluşur.

e) Üremi :
Böbrek yetmezliği sonucu idrarla atılması gereken zararlı ve atık maddelerin atılamayıp kanda (vücutta) birikmesi sonucu ortaya çıkan hastalıktır.

f) Albümin :
Nefronların görevini yapamaması sonucu, proteinli maddelerin idrara geçmesidir.

g) Sistit :
Üreme organları veya kan yoluyla gelen mikropların, idrar yollarında oluşturduğu yanmadır.

SORU : 1- Boşaltım sisteminin sağlığının korunması için neler yapılmalıdır?
2- Hastalanıldığında niçin idrar tahlili istenir?







6- Boşaltım Sisteminin Sağlığı ve Korunması :

1- Yeterli miktarda sıvı alınmalıdır. (Böbreklerin rahat çalışması için bol sıvıya ihtiyacı vardır. Alınan sıvı miktarı sıcak ve kuru havalarda arttırılmalıdır. Günlük en az 2 litre su alınmalıdır.)
2- İdrar uzun süre tutulmamalıdır. (Böbrek taşları oluşabilir).
3- Böbrekler ve idrar yolları soğuktan korunmalıdır. (Böbrek sağlığı için).
4- Aşırı acı ve baharatlı yiyecekler yenilmemelidir.
5- Düzenli banyo yapılmalıdır. (Derideki gözeneklerin açılması için).
6- İçilen su ve yenilen besinler temiz olmalıdır.
7- Böbrek iltihabı rahatsızlıklarında tedavi yarıda kesilmemeli ve ilaçlar zamanında alınmalıdır.
8- Diş çürükleri ve boğaz iltihabı hemen tedavi ettirilmelidir. (Çürük veya iltihaba yol açan mikroorganizmalar, kalıcı böbrek rahatsızlıklarına yol açabilir.)
9- Kişisel temizliğe dikkat edilmelidir.

NOT : 1- Boşaltım sistemi, solunum ve dolaşım sistemleri ile birlikte çalışır.
2- İdrarda safra sıvısı olduğu için idrar sarı renklidir.
3- Kandan süzülen idrarda glikoz (şeker) varsa bu kişi şeker hastasıdır.
4- Bel soğukluğu ve AİDS, cinsel yolla veya kan yoluyla bulaşan bulaşıcı hastalıklardır ve bu hastalıklar böbreklerin çalışmasını engellerler.
5- Böbreklerin en küçük görev birimi nefronlardır. Nefronlar, süzme ve geri emilme yoluyla çalışırlar.
6- • Her böbrekte yaklaşık 1 milyon tane nefron bulunur.
• Vücutta her 1 dakikada kanın 1 litresi böbreklerden geçer. Günde ortalama 500 litre kan böbrekler tarafından süzülür.
• Böbrekler her 10 – 20 dakikada bir vücuttaki kanın tamamının süzülmesini sağlar. Bu işlem günde 100 – 150 kez tekrarlanır.
• Böbreklerde süzülen kanın %98–99’u geri emilerek böbreklerden uzaklaştırılır.
• Günde ortalama 1,5 – 2 litre idrar oluşur. (Hayat boyu yaklaşık 45.000 litre).
• İdrar kesesi, yetişkin insanlarda 600–700 mlt kadar, çocuklarda ise 500 mlt kadar idrar tutabilir. Çocuklarda idrar kesesinin ¼ ü dolunca çocuk idrar yapma ihtiyacı duyar.
7- Kalın bağırsak, boşaltım sistemi organı değildir, sindirim sistemi organıdır.
8- Böbrek atardamarı → Oksijeni bol, taşıdığı kanda zehirli atıklar fazla.
Böbrek toplardamarı → Karbondioksiti bol, taşıdığı kan zararlı maddelerden arındırılmış.
9- Bir nefronun yapısı üç kısımdan oluşur:
1- Glomerül : Kılcal damarların oluşturduğu yumaktır.
2- Bowman Kapsülü : Kılcal damar yumağının ( glomerül’ün )
çevresini saran zarsı yapıdır.
3- Boşaltım Kanalcıkları : Bowman kapsülünün devamıdır.
Kanalcıklar kıvrımlı olup, yer yer ‘U’ görünümü alırlar.(U kısım kabuk bölgesinde değildir, öz bölgesine sarkmıştır.) Boşaltım kanalcıkları, böbreğin ortasına açılan toplama kanallarına uzanırlar.
10- Öz bölgesinde taban kısmı kabuk bölgesine, tepe kısmı havuzcuğa bakan, piramit şeklinde yapılar vardır. Bunlara malpighi piramitleri denir. Bu piramitler idrar toplama kanallarından oluşur. Ayrıca boşaltım kanalcıklarının U kısmı da öz bölgesindedir.
Öz bölgesi süzülen sıvıdaki faydalı maddelerin geri emildiği yerdir.
11- İdrarın oluşması ve vücuttan atılması :
• Kan, böbrek atardamarları yoluyla böbreklere gelir ve nefronlarda süzülür.
• Kan içindeki yararlı maddeler, süzülme sırasında nefronlarda emilir (geri emilim) ve tekrar kana geçer.
• Süzülerek temizlenen bu kan, böbrek toplardamarı ile böbreklerden çıkar.
• Süzülmeden sonra kalan tuzun ve suyun fazlası ile üre idrarı oluşturur.
• Oluşan idrar, üreterde ve idrar kesesinde toplanır.
• İdrar üretra ile vücuttan dışarı atılır.
12- Boşaltım sistemi hastalıklarını inceleyen bilim dalına nefroloji denir.



1- Ülkemizde böbrek nakli ihtiyacı karşılanabiliyor mu?
Ülkemizde yaklaşık 30 bin kronik böbrek yetmezliği hastası, haftanın üç günü diyaliz cihazına bağlı olarak “böbrek nakli olabilmek umuduyla’ hayatını sürdürmeye çalışmaktadır. Ancak bu hastaların yılda sadece 600’ü bu imkânı elde edebiliyor. Ülkemizde bugüne kadar toplam 4800 böbrek nakli yapılmıştır. Yeterli sayıda organ bağışı yapılmadığından böbrek nakli ihtiyacı karşılanamamaktadır.

2- Hastalar böbrek nakli nasıl yapılıyor?
Yaşayan bir insanın böbreklerinden birinin nakil ihtiyacı olan bir başkasına ameliyatla nakledilmesi şeklinde yapılır. Ayrıca beyin ölümü geçekleşmiş bağışçının böbreğinin alınarak ihtiyacı olan bir kişiye verilmesi yoluyla da gerçekleşir.







 
 
DENETLEYİCİ VE DÜZENLEYİCİ SİSTEMİMİZ

Vücudumuzda, bir dakika içerisinde, sayamayacağımız kadar çok olay gerçekleşir.Bir saat veya bir gün içerisinde gerçekleşen olay sayısını ise tahmin etmek çok zordur. Duyuları algılamak, düşünmek, yürümek, konuşmak gibi birçok olay aynı anda gerçekleşir. Ancak bu kadar çok ve karmaşık olan bu olaylar birbirinden bağımsız ve kontrolsüz değildir. Bütün bu olaylar sistemlerimiz tarafından gerçekleştirilir. Vücudumuzdaki sistemlerin düzenli, birbiriyle uyumlu ve sorunsuz olarak çalışmasını, denetleyici ve düzenleyici sistemimiz sağlar. Denetleyici ve düzenleyici sistemimiz, sinir sistemi ve iç salgı bezlerinden oluşur.

Sinir sistemi
İç ve dış ortamdan gelen uyartıları alan, değerlendiren, iç organların düzenli ve uyumlu çalışmasını kontrol eden , uyartıları cevaplandıran sistemesinir sistemi denir.
Sinir hücrelerine nöron denir.Nöronlar çevreden gelen uyarıları merkezi sinir sistemine,merkezi sinir sisteminde oluşan cevabı da doku ve organlara iletmek üzere özel bir şekil almışlardır.



Uyarının iletim yönü: dentrit-----hücre gövdesi----akson şeklindedir.

Miyelin kılıf uyartının daha hızlı iletilmesini sağlar.

NOT:Sinir hücrelerinin yapılarında sentrozom organeli olmadığından bölünerek çoğalamazlar.Bu yüzden sinir hücreleri kendilerini yenileyemezler.

İçeriden ve dışarıdan gelen uyarıların sinir hücrelerinde oluşturduğu değişimlere uyartı(impuls) denir.Bir uyartının sinir hücresinde oluşturduğu değişikliğe uyartı mesajı denir.
Dışarıdan gelen her uyartı sinir hücrelerinde bir impuls oluşturmaz.İmpuls oluşturan minimum uyarı şiddetine eşik şiddetinde uyarı denir.Bir sinir hücresi eşik değeri ve üstündeki uyarılara cevap verir.
Uyartı iletimi sırasında besin ve oksijen tüketimi,karbondioksit ve ısı üretimi olur.Bundan dolayı impuls iletiminde enerji harcanır.

• Uyartının şiddeti arttıkça impuls şiddeti artar.
• İmpuls sayısı arttıkça tepkinin şiddeti artar.
• Nöron bir uyartıyı iletirken bir başkasını iletemez.
• Uyartı şiddetinin artması impus hızını değiştiremez.

İnsanda sinir sistemi iki bölümde incelenir:
• Çevresel sinir sistemi
• Merkezi sinir sistemi


1.MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ


4 kısımdan oluşur.
Beyin
Beyincik
Omurilik soğanı
Omurilik







Beyin:
Kafatasının içinde bulunur ve milyonlarca nörondan oluşmuştur. Bu nedenle sinir sisteminin en önemli organıdır.

Görev ve İşlevleri:
1- Duyu merkezidir (Görme, tat alma, koklama, işitme, dokunma duyularının merkezidir. )
2- İstemli yapılan hareketlerin merkezidir. ( İskelet kasları tarafından gerçekleştirilen yüz, kol ve bacakların, parmakların hareketini yönetir. Hareket sinirleri omurilik soğanından geçerken çaprazlaşır. Bu nedenle beynin sağ tarafı vücudun solunu, beynin sol tarafı vücudun sağını kontrol eder.)
3- Hafıza (zekâ), öğrenme, konuşma, yazma, bilgi depolama ve saklama davranışlarını yönetir. Zekâ derecesi beynin maddesine, sinirlerin kalıtsal özellik ve gelişme derecelerine bağlı olarak değişir. Özetle zekâ, bütün beynin fonksiyonudur.
4- Sevinç, ağlama, üzüntü gibi ruhsal durumların merkezidir.
5- Beynin içindeki hipotalamus bölgesi şunlardan sorumludur:
• Vücut ısısını ayarlamak.
• Kan basıncını, kalp- damar sistemini, elektrolit dengesini (su- tuz- iyon vs.) düzenlemek.
• Enerji metabolizmasını, (karbonhidrat ve yağ metabolizmasını) metabolizma hızını düzenlemek.
• Hormonal denetim yapmak. ( gebelik ve üreme hormonlarını kontrol eder, hipofizi uyarır.)
• Strese karşı acil cevap vermek.

* Beynin sol yarım küresi, konuşma, lisan öğrenme, sistematik, matematik işlemler gibi faaliyetleri gerçekleştirir. Sağ yarım küresi ise, resim yapma, yol haritası takip etme, soyut kavramları algılama gibi faaliyetleri yürütür.
* Beyin, oksijensizliğe en duyarlı organımızdır. Beynin zedelenmesi veya beyin hücrelerinin ölümü halinde kişi ölmez; fakat bitkisel yaşama girer.


Beyincik: 
Kafatasının arka kısmında, beynin altında bulunur. Beyin ile omurilik soğanı arasındadır.
Görev Ve İşlevleri:
1- Vücudun dengesini sağlar. (Kulaktaki yarım daire kanalları ile birlikte.) örneğin beyinciği zedelenen bir kuş dengesini kaybeder, yalpalar.
2- Kasların gerginliği ve kas faaliyetlerini düzenler. Göz kaslarının kontrolü de beyinciktedir.
3- Özellikle hızlı, karmaşık hareketler ile yürüme, yazma veya dikiş dikme gibi öğrenilmiş hareketlerin yönetilmesinde beyne yardımcı olur.


Omurilik soğanı: 
Beynin son kısmı ile omuriliğin başlangıcıdır. Dış görünüşü taze soğana benzer. Beyin ile omurilik arasındaki sinirsel iletimi sağlar. Vücut organlarından beyne, beyinden vücuda giden sinirlerin bir kısmı doğrudan geçer, bir kısmı buradan geçerken çaprazlaşır. Bu yüzden beynin sağ yarım küresi vücudun sol tarafını, beynin sol yarım küresi vücudun sağ tarafını kontrol eder.

Görev Ve İşlevleri:
1- Solunum, boşaltım, dolaşım gibi istemsiz çalışan sistemlerin çalışmasını düzenler.
2- İsteğimiz dışında gerçekleşen, iç organların hareketlerini yönetir.
3- Kalbin çalışmasını, kan damarlarının genişleyip, büzülmesini kontrol eder.
4-Kusma, öksürme, hapşırma, yutma, çiğneme, metabolizma gibi olayları düzenler.
5- İdrar torbasının çalışmasını kontrol eder.
Omurilik soğanı, özellikle dolaşım ve solunumu kontrol etmesiyle, hayat düğümü olarak adlandırılır. Omurilik soğanı çıkarılan bir insan ölür.

Omurilik:

Omurilik soğanından başlayıp, omurga kanalı (omurga kemiklerinin üst üste dizilmesiyle oluşan kanal) içinden, kuyruk sokumuna kadar devam eden bir sinir demetidir. Omurga kanalı, omuriliği dış etkenlerden korur.

Görev ve işlevleri:
1-Beyin ile çevresel sinir sistemi arasındaki bağlantıyı sağlar. Beynin gönderdiği emirleri kaslara ve iç salgı bezlerine götürür.
2- Refleks hareketlerinin merkezidir.
3-Sürekli yaptığımız hareketler, önce beynin denetiminde gerçekleşir. Bunlar iyice öğrenildikten sonra denetimi omurilik alır. Hata yapılınca beyin tekrar devreye girer. Örneğin, dans etme, spor yapma, örgü örme, araba kullanma gibi alışkanlık haline getirilmiş hareketler.

REFLEKS:
Dış çevreden gelen bir uyarı etkisi ile vücudun ani olarak, istem dışı ve düşünmeden verdiği tepkidir. Refleks hareketler, mekanik, fiziksel, kimyasal veya ruhsal sebeplerle olabilir.
Mekanik------------> Ayağın gıdıklanması, diz kapağına vurma etkenleriyle oluşan refleksler gibi.
Fiziksel ------------> Güneş ışığında göz bebeğinin küçülmesi gibi.
Kimyasal ------------> Limon yalandığında tükürük sıvısının daha çok salgılanması gibi.
Ruhsal ------------> Limon denildiğinde ağzın sulanması gibi.
İki tip refleks vardır:
1- Kalıtsal Refleksler: Doğuştan gelir, kişinin kalıtsal yapısında bulunur. Örnek: yeni doğan bebekte emme refleksi, diz kapağı refleksi, çok sıcak cisme dokununca elin çekilmesi, karanlıkta gözbebeğinin büyümesi.
2- Şartlı Refleks: Öğrenme yoluyla sonradan kazanılır. Bu tip refleksler önce beynin kontrolündedir. Sonra omuriliğe geçer. Örnek: Bisiklet sürmek, dans etmek, şarkı söylemek, limon görünce ağzın sulanması.

2.ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ

Beyin ve omurilikten çıkan sinirler ve bunların kolları çevresel sinir sistemini oluşturur.
1.Somatik sinir sistemi:Beynin kontrolündeki istemli hareketlerin yapılmasını sağlar.Örneğin;Konuşma okuma,yürüme gibi.
2.Otonom sinir sistemi:İstemsiz hareketleri kontrol eder.Hormon sistemi ile birlikte iç organlarımızın çalışmasını düzenler.


SİNİR SİSTEMİNİN SAĞLIĞI: 
Hasar gören sinir hücreleri kendini yenileyemez. Üstelik sinir sistemindeki bir bozukluk diğer sistemleri de etkiler. Darbe alma, dengesiz beslenme, stres, uykusuzluk, sigara, alkol sinir sisteminde hasara yol açabilir.
Sinir sistemimizle ilgili rahatsızlıkların bazıları şunlardır:
Felç: Hareket sinirlerinin zedelenmesi veya kopması durumunda, ilgili organlardaki kaslara emir ulaştırılamaz. Ayrıca bu organlara ait kaslar, organı çalıştıramaz.
Akıl Hastalığı: Temel düşünce ve davranışlarda, yaşama ve insan doğasına uymayan davranışlara ve davranış bozukluklarına sahip kişilerde görülür.
Menenjit: Beyni ve omuriliği örten zarın iltihaplanmasıdır. Tedavi edilmezse öldürücüdür.
Sara: Beyin hücrelerinin ani bilinç kaybına uğramasıdır.
Kuduz: Virüslerin sebep olduğu hastalıktır. Tedavi edilmezse öldürücüdür.
Multiple Skleroz (MS): Vücudun bazı sinirlerinde, miyelin kılıfın parçalanmasıyla oluşur. Görme, konuşma, denge, eş güdümde bozukluklara, sakarlık ve titremelere yol açar. Tedavisi henüz yoktur.
Parkinson: Mesajların sinapslardan atlamasını sağlayan kimyasal ileticiler görevini yapamaz. Bu yüzden vücudun bazı yerlerinde titremeler, sarsılmalar olur.
DUYU ORGANLARI

Çevreden gelen uyarıları (ışık, ses, koku, tat, sıcaklık, soğukluk, dokunma) algılayan organlara duyu organı denir. İnsanlarda göz (görme duyu organı), kulak (işitme duyu organı), burun (koku alma duyu organı), dil (tat alma duyu organı) ve deri (dokunma, hissetme duyu organı) olarak beş duyu organı bulunur.
Duyu organları, çevreden gelen uyarılara göre özelleşmiş (farklı özelliklere sahip) hücrelerden yapılmıştır. Duyu organlarında bulunan ve çevreden gelen uyarıları algılayabilen hücrelere duyu hücreleri veya duyu almaçları veya reseptör denir.
Duyu organları tarafından algılanan uyarılar duyu sinirleri ile beyindeki duyu merkezlerine (görme duyu merkezi, işitme duyu merkezi, koku alma duyu merkezi, tat alma duyu merkezi, dokunma, hissetme merkezi) iletilir. Beyindeki duyu merkezleri, duyu organlarından gelen uyarıları değerlendirir ve cevabını hareket (motor) sinirleri ile ilgili organa gönderir. Böylece çevreden gelen uyarılar (duyular) algılanmış olur.

1- GÖZ (GÖRME DUYU ORGANI) :
Göz, görme duyu organıdır. Göz, kafatasının önündeki göz çukuru (yuvarlağı) içinde bulunur.
Gözde görme olayını sağlayan görme duyu hücreleri ile görüntüyü beyne iletebilen görme duyu sinirleri bulunur. Gözdeki görme duyu hücreleri tarafından alınan uyarılar (duyular = görüntüler), görme duyu sinirleri ile beynin görme duyu merkezine iletilir ve gelen uyarılar (duyular) burada değerlendirilerek görme olayı gerçekleştirilir.

a) Gözün Bölümleri :
Göz, dıştan içe doğru sert tabaka (göz akı), damar tabaka ve ağ tabaka (retina) olmak üzere üç kısımdan oluşur.

1- Sert Tabaka (Göz Akı) :
Gözün en dış kısmındaki gözü dıştan saran, gözü dış etkilerden koruyan beyaz renkli koruyucu tabakadır. Sert tabakada kan damarları bulunmaz.
Sert tabaka gözün ön kısmında küreselleşerek saydam tabakayı oluşturur.

• Saydam Tabaka (Kornea) :
Sert tabakanın gözün ön kısmında küreselleşmesiyle oluşan tabakaya saydam tabaka denir. Saydam tabaka göze ışığın ilk geldiği yerdir. Saydam tabaka göze gelen ışığı kırarak göz bebeğine düşürür.

2- Damar Tabaka :
Sert tabaka ile ağ tabaka arasında bulunan tabakadır. Damar tabakanın yapısında çok sayıda kılcal kan damarı ve siyah renk pigmentleri (tanecikleri) bulunur.
Damar tabakadaki kan damarları göz hücrelerini besler, siyah renk pigmentleri ise gözünün içinin karanlık olmasını, yansıma olmamasını ve net görüntü elde edilmesini sağlar.
Damar tabaka gözün ön kısmında iris ve göz bebeğini oluşturur.

• İris :
Gözün ön kısmında, düz kaslardan yapılan renkli (siyah, kahverengi, mavi, yeşil, ela) tabakadır.
İris dışarıdan gelen ışığın miktarına göre büyüyüp küçülerek göz bebeğinin büyüyüp küçülmesini sağlar.



• Göz Bebeği :
Gözün ön kısmında ve irisin ortasında bulunan açıklıktır. Göz bebeği, göze gelen ışığın gözün iç kısmına ilk girdiği yerdir. Göz bebeği, iris sayesinde büyüyüp küçülerek göze giren ışık miktarını ayarlar.
Göze fazla ışık gelirse iris incelir, uzar, genişler ve bu sayede göz bebeğini küçülterek göze az ışık girmesini (ve yansıma olmayıp net görüntü oluşmasını) sağlar.
Göze az ışık gelirse iris kısalır, daralır, küçülür ve bu sayede göz bebeğini büyülterek göze fazla ışık girmesini (net görüntü oluşmasını) sağlar.

3- Ağ Tabaka (Retina) :

Gözün en iç tabakasıdır. Gözdeki görme duyu hücreleri bu tabakada bulunur, görme duyu sinirleri bu tabakadan çıkar ve görme olayı bu tabakada gerçekleşir.
Görme duyu hücreleri ağ tabakanın her yerinde bulunabilir ve bu nedenle görüntü ağ tabakada herhangi yerde oluşabilir. Fakat en net görüntü sarı benekte oluşur.
Ağ tabakada bulunan görme duyu hücreleri çubuk (çomak) ve koni şeklinde olabilir. Çubuk şeklindeki görme duyu hücreleri az ışıkta (karanlıkta) siyah ve beyaz renklerin görülmesini, koni şeklindeki görme duyu hücreleri fazla ışıkta (aydınlıkta) diğer renklerin görülmesini sağlar.
Ağ tabaka gözün ön kısmında göz merceğini oluşturur. Sarı benek ve kör nokta da ağ tabakada bulunur.

• Sarı Benek (Sarı Leke) :

Ağ tabakada en net görüntünün oluştuğu yerdir ve göz bebeğinin tam karşısında bulunur. Görüntü sarı benekte ters olarak oluşur.

• Kör Nokta :

Sarı beneğin altında bulunan, görme duyu sinirlerinin gözden çıktığı yerdir. Kör noktada görme duyu hücreleri bulunmaz ve burada görüntü oluşmaz.

• Göz Merceği (Lens) :

Ağ tabakanın gözün ön kısmındaki bölümüdür. Göz merceği, göz bebeği ve irisin arkasında yer alan ince kenarlı bir mercektir. Göz merceği ağ ve damar tabakaya (kirpiksi) kaslar sayesinde bağlanmıştır.
Göz merceği, göz bebeğinden gelen ışınları, (kirpiksi) kaslar sayesinde incelip şişkinleşerek kırar ve sarı benek üzerine düşürür. Bu sayede göz uyumunu gerçekleştirir.

b) Göz Uyumu :

Bakılan cismin uzaklık ya da yakınlığına göre göz merceğinin kaslar sayesinde incelip şişkinleşerek (kalınlaşarak) cismin görüntüsünü sarı benek üzerine düşürmesine göz uyumu denir.
Yakındaki cisimlere bakıldığında göz merceği kasılarak şişkinleşir ve görüntüyü sarı benek üzerine düşürür. (Göz merceğinin şişkinleşmesi için kirpiksi kaslar gevşer. Göz merceği şişkinleşince yarıçapı küçülür, odak uzaklığı küçülür, kırıcılığı artar ve ışınları daha çok kırar).
Uzaktaki cisimlere bakıldığında göz merceği gevşeyerek incelir, uzar ve görüntüyü sarı benek üzerine düşürür. (Göz merceğinin incelmesi için kirpiksi kaslar kasılır. Göz merceği incelince yarıçapı büyür, odak uzaklığı büyür, kırıcılığı azalır ve ışınları daha az kırar).
Göz merceği her uzaklıktaki cisimler için göz uyumunu gerçekleştiremez. Göz merceği göze 25 cm ile 13 m uzaklıkta bulunan cisimler için göz uyumunu gerçekleştirebilir.
c) Gözün Yardımcı Organları (Bölümleri) :

1- Göz Kapakları :
Gözü dış etkilerden korur ve (göz kırpma sayesinde) gözün nemli kalmasını sağlar.

2- Kaşlar :
Alından gelen teri tutarak göz inmesini önler.

3- Kirpikler :
Göze gelen tozları tutarak göze girmesini önler.

4- Gözyaşı Bezleri :
Salgıladığı gözyaşı salgısı ile gözün temizlenmesini ve nemli olmasını sağlar.

5- Göz Kasları :
Gözün her yöne kolayca hareket etmesini sağlar (6 tanedir).

6- Yağ (Çapak) Bezleri :
Salgıladığı yağ salgısı ile gözün göz çukuru içinde kolay hareket etmesini ve göz çukurunun kaygan olmasını sağlar. Yağ bezleri göz kapaklarının kenarında bulunur.

d) Görme Olayı : 
Bir cismin görülebilmesi için o cismin ya ışık kaynağı olması ya da ışık kaynağı tarafından aydınlatılmış olması gerekir.
Cisme bakıldığında cisimden çıkan veya yansıyan ışınlar önce saydam tabakada kırılarak göz bebeğine gelir. Göz bebeği gelen ışığın miktarını (şiddetini) iris sayesinde ayarlar ve ışınlar göz bebeğinden geçerek göz merceğine gelir. (Ön odadan geçerek göz bebeğine düşer). Işınlar göz merceğinde kırılarak (göz uyumu gerçekleştirilerek) ağ tabakadaki sarı benek üzerine düşer. (Göz bebeğinden sonra arka odadan geçer ve göz merceğine gelir). Sarı benek üzerine düşen ışınlar ters görüntü oluşturur ve burada oluşan görüntü görme duyu hücreleri (almaçları = reseptörleri) tarafından alınarak görme duyu sinirlerine aktarılır. Görme duyu sinirleri görüntüyü beynin görme duyu merkezine iletir. Görme duyu merkezinde görüntü ile ilgili bilgiler değerlendirilir, ters olan görüntü düzeltilir ve görme olayı gerçekleşir.









e) Göz Kusurları ve Göz Hastalıkları :

Göz kusurları, gözün yapısında meydana gelen bozukluklar sonucu doğuştan veya sonradan oluşabilir. Göz hastalıkları ise anne ve babadan çocuklarına (kalıtsal olarak) geçe hastalıklardır.

1- Miyopluk :

• Yakını iyi (net) görür, uzağı iyi (net) göremez.
• Görüntü ağ tabakanın (retinanın) önünde oluşur.
• Göz yuvarlağının normalden uzun veya göz merceğinin normalden şişkin olması durumunda ortaya çıkar.
• Kalın kenarlı (ıraksak) merceklerden yapılan gözlük veya lens kullanılarak görüntü ağ tabaka üzerine düşürülür ve net görüntü görülür.











2- Hipermetropluk :

• Uzağı iyi (net) görür, yakını iyi (net) göremez.
• Görüntü ağ tabakanın (retinanın) arkasında oluşur.
• Göz yuvarlağının normalden kısa veya göz merceğinin normalden ince olması durumunda ortaya çıkar.
• İnce kenarlı (yakınsak) merceklerden yapılan gözlük veya lens kullanılarak görüntü ağ tabaka üzerine düşürülür ve net görüntü görülür.










3- Astigmatlık :

• Cisimler bulanık görülür.
• Ağ tabaka üzerinde birkaç tane görüntü oluşur.
• Saydam tabakanın (korneanın) veya göz merceğinin küresel olmaması (küreselliğinin bozulması) durumunda ortaya çıkar.
• İnce ve kalın kenarlı merceklerden oluşan silindirik merceklerden yapılan gözlük veya lens kullanılarak düzeltilir.

4- Presbitlik :

• Yaşlılarda yakını iyi görememe kusurudur.
• Göz merceğinin esnekliğini kaybetmesi (yitirmesi), incelip kalınlaşamaması yani göz uyumu yapamaması durumunda ortaya çıkar.
• İnce kenarlı merceklerden yapılan gözlük veya lens kullanılarak düzeltilir.
• (Göze 40 cm’ den daha yakın cisimleri göremezler ve cisimleri geriye doğru atarak görürler).

5- Katarakt :

• Genelde yaşlılarda cisimlerin net görülememesi (bulanık görülmesi) kusurudur.
• Göz merceğinin esnekliğinin ve saydamlığının (berraklığının) bozulması sonucu oluşur.
• Ameliyatla düzeltilir.
• İleri düzeyde ise körlüğe yol açar, tedavi edilemez.
• (Göz merceğinde iyon ve madensel tuzlar birikerek göz merceğinin saydamlığını bozar. Kirli pencereden az ışığın girmesine benzetilebilir).
• (Ameliyatla ya göz merceği temizlenir ya da yeni göz merceği takılır).

6- Şaşılık :

• Gözü hareket ettiren kasların normalden uzun ya da kısa olması sonucu oluşur.
• Ameliyatla düzeltilir.
• (Gözü sağa, sola, yukarıya, aşağıya, ileriye, geriye hareket ettiren 6 tane göz kası vardır).
• (Sol kas uzunsa sağa, sağ kas uzunsa sola doğru şaşılık oluşur).

7- Renk Körlüğü (Daltonizm) :

• Kırmızı ve yeşil renkleri ayırt edememe hastalığıdır.
• Anne ve babadan çocuklara geçer, kalıtsal hastalıktır.
• Tedavisi yoktur.
• (Renk körü hastalarına ehliyet verilmez).

f) Göz Sağlığı ve Korunması :
Göz sağlığını korumak için;

1- Göz temiz tutulmalıdır.
2- Başkalarına ait havlu, mendil gibi eşyalar kullanılmamalıdır.
3- Yakından uzun süre televizyon izlenmemelidir. (3 – 4 m uzaklıktan bakılmalıdır).
4- Okuma veya yazma sırasında göz ile cisimler arasındaki uzaklık 25 – 30 cm olmalıdır.
5- Göz aşırı ışıktan korunmalıdır. (Güneşli günlerde gözlük kullanılmalıdır).
6- Okuma veya yazma sırasında az veya fazla ışık engellenmelidir. (Beyaz kağıtlı kitap ile saman kağıtlı kitap arasındaki ışığı emme ve yansıtma farkı nedeniyle saman kağıtlı kitap daha rahat okunur).
7- Görme olayını güçlendirmek için A vitamini içeren besinler (havuç, yumurta, yeşil sebzeler) alınmalıdır.
8- Uzun süre televizyon ya da bilgisayara bakılması halinde veya sürekli uzağa ya da yakına bakılması halinde göz dinlendirilmelidir.
9- Rahatsızlıklarda doktora başvurulmalıdır.

NOT : 1- Bir cismin görülebilmesi için o cismin ya ışık kaynağı ya da ışık kaynağı tarafından
aydınlatılmış olması ve cisimden çıkan veya yansıyan ışınların göze (saydam tabakaya) gelmesi gerekir.
2- Görüntü ağ tabakada her yerde oluşabilir. Fakat en net görüntü sarı benekte oluşur.
3- Kör noktada görme duyu hücreleri bulunmadığı için burada hiç görüntü oluşmaz.
4- Saydam tabaka ile iris arasındaki boşluğa (arasını dolduran sıvının olduğu yere) ön oda, iris ile göz merceği arasındaki boşluğa (arasını dolduran sıvının olduğu yere) arka oda denir. Ön ve arka odaların içi sıvı ile doludur.
5- Gözün içini dolduran sıvıya camsı cisim denir.
6- Duyu organlarında bulunan ve çevreden gelen uyarıları algılayabilen hücrelere duyu hücreleri veya duyu almaçları veya reseptör denir.
7- Görüntü sarı benekte ters (ve renksiz) olarak oluşur. Bu görüntü beyin tarafından düzeltilir (ve renklendirilir).
8- Göz kırpma, gözü dinlendirir ve gözün içinin nemli olmasını sağlar.
9- Göz;
• Kendisine 13 m’den daha uzaktaki cisimleri, göz merceğini hareket ettirmeden yani göz uyumunu gerçekleştirmeden net olarak görür.
• Kendisine 13 m ile 25 cm arasındaki uzaklıklarda bulunan cisimleri, göz merceğini inceltip şişkinleştirerek yani göz uyumunu gerçekleştirerek net olarak görür.
• Kendisine 25 cm’den daha yakındaki cisimleri net olarak göremez.
10- Dürbün, fotoğraf makinesi, teleskop, mikroskop, kamera gibi araçların çalışma prensibi göz ile aynıdır.
Fotoğraf makinesinin parçalarının isimleri












2- KULAK (İŞİTME DUYU ORGANI) :

Kulak, işitme duyu organıdır. Çevreden gelen ses dalgalarının (sinirsel uyartılara çevirerek) işitilmesini ve denge olayının gerçekleşmesini sağlar. Kulak, başın her iki yanında, şakak kemikleri içindeki oyuğa yerleşmiştir.
Kulak dıştan içe doğru dış kulak, orta kulak ve iç kulak olmak üzere üç bölümden oluşur.

a) Kulağın Bölümleri :

1- Dış Kulak :

Dış kulak, kulak kepçesi ve kulak yolundan oluşur.
Kulak kepçesi, kıkırdaktan yapılmış, üzeri deri ile örtülmüş ve kıvrımlı yapıya sahip olan kısımdır. Kulak kepçesi, çevreden gelen ses dalgalarını toplayarak kulak yoluna iletir.
Kulak yolu, kulak kepçesi ile kulak zarı arasında uzanan 2 – 3 cm uzunlundaki kanaldır. Kulak yoluna işitme kanalı da denir. Kulak yolu, kulak kepçesi tarafından toplanan ses dalgalarının kulak zarına iletilmesini ve kulak zarının titreşmesini sağlar.
Kulak yolunda bulunan salgı bezleri kulak kiri denilen sarı renkli salgı üretirler. Kulak kiri, kulağa giren toz ve mikropların tutulmasını, kulak zarının nemli ve esnek olmasını sağlar ve kulak zarının yırtılmasının önler.

2- Orta Kulak :

Orta kulak, kulak zarı ile dış kulağa, oval pencere ile de iç kulağa bağlıdır. Orta kulakta kulak zarı, çekiç–örs–üzengi kemikleri bulunur ve orta kulağın içi havayla doludur.
Kulak yolu ile gelen ses dalgaları kulak zarına çarparak kulak zarını titreştirir. Kulak zarı titreşince buraya bağlı olan çekiç–örs–üzengi kemikleri de titreşir. Bu kemikler, kulak zarından aldıkları ses titreşimlerinin şiddetini arttırarak bu titreşimleri iç kulaktaki oval pencereye verirler.
Orta kulağı yutağa bağlayan boruya östaki borusu denir. Östaki borusu dış kulak ile orta kulak arasındaki (kulak zarının her iki yanındaki) hava basıncının dengelenmesini ve kulak zarının yırtılmamasını sağlar.

3- İç Kulak :

Orta kulağa oval pencere ile bağlıdır. İç kulakta oval pencere, dalız, salyangoz, yarım daire kanalları, tulumcuk, kesecik, işitme duyu hücreleri, işitme duyu sinirleri, denge ile ilgili sinirler bulunur ve iç kulağın içi sıvıyla doludur.
Orta kulaktan gelen ses titreşimlerini alan ve salyangoza ileten organa dalız denir.
İç kulakta işitme duyu hücrelerinin bulunduğu, işitme duyu sinirlerinin bağlandığı ve içi sıvıyla dolu olan organa salyangoz denir. (Salyangozun içi lenf sıvısıyla doludur). Salyangozda, işitme duyu hücrelerinin bulunduğu organa korti organı denir.
Beyincik ile birlikte vücudun dengesini sağlayan ve içi sıvıyla dolu olan kanallara yarım daire kanalları denir. Yarım daire kanalları üç tane olup vücudun dengesini hem beyincik hem de buraya bağlı olan tulumcuk ve kesecik denilen torbalar sayesinde sağlar. Yarım daire kanallarına denge ile ilgili sinirler bağlıdır. Bu sinirler, yarım daire kanallarındaki uyartıyı önce beyine buradan da beyinciğe götürür.





b) İşitme Olayı :

Ses, havada dalgalar (su dalgaları gibi) halinde yayılır. Çevreden gelen ses dalgaları kulak kepçesi tarafından toplanarak kulak yoluna iletilir ve kulak yolu ile kulak zarına getirilerek kulak zarı titreştirilir. Kulak zarı titreşince buraya bağlı olan çekiç–örs–üzengi kemikleri de titreşir ve bu kemikler ses titreşimlerinin şiddetini arttırarak bu titreşimleri oval pencereye verirler. Oval penceredeki ses titreşimleri burada bulunan dalız ile (içindeki sıvıyı titreştirmesi sayesinde) alınarak salyangoza iletilir. Salyangoza gelen ses titreşimleri (salyangozda bulunan sıvıyı titreştirir ve korti organındaki duyu hücrelerini uyarır) korti organında bulunan işitme duyu hücreleri tarafından alınarak işitme duyu sinirlerine aktarılır ve sinirler yardımıyla beynin işitme duyu merkezine taşınır. Gelen uyartılar beyin tarafından değerlendirilir ve işitme olayı gerçekleşir.









c) Kulak Sağlığı ve Korunması :

Kulak sağlığını korumak için;

1- Kulak yolu kirlendiğinde temizlenmelidir. (İşitme zorluğuna yol açabilir).
2- Ucu sivri eşyalarla kulak karıştırılmamalıdır. (Kulak zarı yırtılabilir).
3- Kulağa su kaçtığında temizlenmelidir.
4- Şiddetli darbelerden korunmalıdır. (Kulak zarı yırtılabilir veya kulak kemikleri yerlerinden oynayabilir).
5- Gürültülü (yüksek) ortamlarda bulunulmamalıdır.
6- Çok yüksek gürültüde ağız açılıp kulaklar kapatılmalıdır. (Ağızdan giren hava ile orta kulaktaki hava basıncını dengelemek için).
7- Yüksek sesle bağırılmamalıdır. (Kulak zarının gerilmesine neden olur).
8- Diş sağlığına dikkat edilmelidir. (Çürük dişler orta kulak iltihabına yol açar).
9- Rahatsızlıklarda doktora gidilmelidir.

d) İşitme Bozuklukları :

İşitme bozuklukları doğuştan veya sonrada hastalıklara veya kazalara bağlı olarak oluşabilir.
Kulak zarının sertleşmesi, orta kulaktaki kemiklerin kaynaşması veya iç kulaktaki zedelenmeler doğuştan sağırlığa yol açar.
Şiddetli darbeler sonucu kulak zarının yırtılması, kulak kemiklerinin yerinden oynaması veya işitme duyu sinirlerinin zedelenmesi sağırlığa yol açar.
Ağız ve burundan giren mikroplar östaki borusundan geçerek orta kulağa gelir ve orta kulak iltihabına yol açar. Tedavi edilmezse iltihap beyne geçebilir veya kulaktan dışarı akabilir. Bu hastalıkta kulakta çınlama, uğultu, şiddetli ağrı ve işitme bozuklukları görülür. Beyne geçen iltihap menenjit hastalığına yol açar.


NOT : 1- Ses, havada (veya diğer maddesel ortamlarda) (su dalgaları gibi) dalgalar halinde
yayılır.
2- Yüksek gürültülü ortamlarda ağız açılıp kulak kapatılmalıdır. Bu sayede dış kulaktan giren ses dalgalarının kulak zarına yaptığı basınç ile ağızdan girerek orta kulağa bağlı olan östaki borusu ile gelen havanın kulak zarında yaptığı basınç birbirini dengeler ve kulak zarı yırtılmaz.
3- Çekiç–örs–üzengi kemikleri şekillerinden dolayı bu isimleri alır ve vücudun en küçük kemikleridir.
4- Olduğu yerde sürekli dönen insanın yarım daire kanallarındaki sıvı da döner. İnsan durduğunda sıvı halen dönmeye devam eder ve insanda dönme hissi uyandırır.
5- Kulak zarına bağlı olan kaslar, düşük şiddetteki seste kulak zarını gerginleştirir, yüksek şiddetteki seste kulak zarının gerginliğini azaltır. Bu sayede ses iyi işitilir.
6- Oval pencerede zar bulunur. Çekiç kemiği kulak zarına, üzengi kemiği oval pencereye bağlıdır.
7- İnsan kulağı her sesi algılayamaz, duyamaz. Kulak, 16 – 20000 hertz (sn–1) frekansındaki seslere karşı duyarlıdır. (Her sesi algılasaydı kasların kasılıp gevşemesi bile duyulabilirdi).
8- Kulak kepçesi, üzerindeki girinti ve çıkıntılardan dolayı çevreden gelen ses dalgalarını yönlerine göre yansıtarak sesin geldiği yönün belirlenmesini sağlar.
9- Yarım daire kanallarının tulumcuğa bağlandığı yerde bulunan ampul şeklideki yapılar ile tulumcuk ve keseciğin içindeki CaCO3 kristallerinden oluşan otolit denilen denge taşları dengenin sağlanmasında görevlidir. Denge sinirleri önce beyne, sonra da beyinciğe gelir. Asıl dengeyi beyincik sağlar.














3- BURUN (KOKU ALMA DUYU ORGANI) :

Burun, hem koku alma duyu organı hem de solunum sistemi organıdır. Burnun ön tarafı kıkırdaktan, arka tarafı kemikten yapılmış, üstü ise deri ile örtülmüştür. Burun ön taraftan burun delikleri ile dışarı açılır, arka taraftan da yutağa bağlıdır ve burnun iç kısmı sapan kemiği ile ikiye ayrılmıştır. Burunda; burun kılları, burun kanalları, kılcal kan damarları, mukoza, koku alma duyu hücreleri bulunur ve koku alma duyu sinirleri çıkar.
Burun boşluğunun iç yüzeyini örten ve salgı üreten hücrelerin oluşturduğu (epitelyum) dokuya mukoza denir. Mukoza, mukus (sümük) salgısını üretir.
Burun boşluğunun iç yüzeyini örten mukoza tabakasında çok sayıda kılcal kan damarı bulunur ve mukozadaki salgı üreten hücrelerin arasından burun kılları çıkar.
Burundaki burun kılları ve mukusa salgısı hava ile giren toz ve mikropların tutulmasını sağlar.
Burundaki burun kanalları ve mukozadaki kılcal kan damarları havanın ısıtılıp nemlendirilmesini sağlar.
Burun boşluğunun üst kısmında koku alma duyu hücrelerinin bulunduğu ve koku alma duyu sinirlerinin bağlandığı yere sarı bölge veya koku alma alanı denir. Sarı bölge, kokuların algılandığı yerdir ve sarı bölgedeki koku alma duyu hücreleri mukus içinde gömülü haldedir. Sarı bölgede koku alma duyu sinirlerinin toplandığı yere koku soğancığı denir.

a) Koku Alma Olayı :

Herhangi bir cismin kokusunun algılanabilmesi için o cisimden çıkan gaz halindeki koku taneciklerinin havaya karışması gerekir. Havaya karışan koku tanecikleri hava ile birlikte burun deliklerinden girerek burun boşluğundan geçer. Bu sırada havadaki toz ve mikroplar tutulur, hava ısıtılıp nemlendirilir ve hava sarı bölgeye gelir. Sarı bölgeye gelen koku tanecikleri mukus (sümük) içinde çözünerek (eriyerek), mukus içinde gömülü olan koku alma duyu hücrelerini uyarır. Koku alma duyu hücreleri bu uyarıları (koku soğancığında bulunan) koku alma duyu sinirlerine aktarır ve uyarılar koku alma duyu sinirleri ile beynin koku alma duyu merkezine iletilir. Gelen uyartılar beyin tarafından değerlendirilir ve koku alma olayı gerçekleşir (koku algılanmış olur).








b) Burun Sağlığı ve Korunması :

Burun sağlığını korumak için;

1- Burun temiz tutulmalıdır.
2- Burun kılları kopartılmamalıdır.
3- Burun karıştırılmamalıdır. (Mukozanın zarar görmemesi için).
4- Keskin ve yakıcı kokulu maddelerden (asit, amonyak,..) uzak durulmalıdır.
5- Burun kanamalarında burun kemikleri sıkılmalı ya da burun üzerine buz konulmalıdır.
6- Nezle ve gribe karşı C vitamini içeren besinler alınmalıdır.
7- Burun tıkanmışsa temizlenmelidir.
8- Sinüzite yakalanmamak için burna bol su verilmelidir.

NOT : 1- Bir cismin kokusunun algılanabilmesi için koku taneciklerinin havaya karışması
(havada çözünmesi), hava ile gelen koku taneciklerinin sarı bölgedeki mukusta çözünmesi (ve koku alma duyu hücrelerini uyarması) gerekir.
2- Sarı bölgedeki mukus;
• Koku alma duyu hücrelerinin nemli kalmasını sağlar.
• Keskin ve yakıcı kokulara karşı koku alma duyu hücrelerinin ve sinirlerinin korunmasını sağlar.
• Koku taneciklerinin çözünmesini sağlar.
3- Burunda, koku alma duyusu çabuk yorulur. Bu nedenle burun uzun süre aynı kokuyu algılayamaz. Bu olaya koku yorgunluğu denir. (Koku yorgunluğu, kötü kokuların burna zarar vermesini engeller).
4- Burun, 2000 – 4000 çeşit kokuyu tanıyabilir, birbirinden ayırt edebilir.
5- Grip ve nezle durumunda, burunda fazla mukus salgılanır. Bu nedenle koku taneciklerinin sarı bölgeye gelmesi ve sarı bölgedeki mukusta çözünerek koku alma duyu hücrelerini uyarması güçleşir. Bu nedenle koku daha az algılanır.
6- Burun kemiklerinin üst kısmındaki (arasındaki) hava boşluğuna sinüs denir. (Sinüslerin iç yüzeyi nemli zarla örtülüdür). Sinüslerin iltihaplanması sonucu sinüzit hastalığı oluşur. Bu hastalıkta baş ağrısı, soluk alıp verme güçlüğü ve burun tıkanması ortaya çıkar.
7- Koku veren cismin taneciklerinin burun deliklerine geliş zamanları arasındaki fark, bu cismin hangi yönde olduğunun tahmin edilmesini sağlar.
8- Göz çukurundan burun boşluğuna açılan kanallar vardır. Ağlayan insanlarda fazla salgılanan gözyaşı, bu kanallardan burun boşluğuna gelir ve gözyaşı etkisiyle mukozadaki salgı üreten hücreler uyarılır ve daha fazla mukus (sümük) salgılanmasına neden olur.











4- DİL (TAT ALMA DUYU ORGANI) :

Dil, tat alma duyu organıdır. Dil ayrıca besinlerin çiğnenmesine, yutulmasına ve konuşmaya yardımcı olur.
Dil, düz kaslardan yapılmıştır. Dilde, tat alma duyu hücreleri ile tat alma duyu sinirlerinin bulunduğu kabarcıklara tat tomurcukları veya tat cisimcikleri denir.

a) Tat Alma Olayı :

Besinlerin (cisimlerin) tadının algılanabilmesi için o besin maddesinin (veya cismin) dildeki veya damaktaki tükürük sıvısı içinde çözünmesi (erimesi) gerekir.
Tükürük sıvısı içinde çözünen besinler, dilin üst kısmındaki tat tomurcuklarında bulunan tat alma duyu hücrelerini uyarır ve bu uyarılar tat alma duyu sinirleri yardımıyla beyindeki tat alma duyu merkezine iletilir. Gelen uyartılar beyin tarafından değerlendirilir ve besinlerin tadı algılanmış olur (tat alma olayı gerçekleşir).
Dilin her tarafı her tadı aynı derecede algılayamaz.
• Dilin uç tarafı tatlıyı,
• Dilin ön yan kenarları tuzluyu,
• Dilin arka yan kenarları ekşiyi,
• Dilin arka tarafı acıyı daha iyi algılar.

b) Tat Alma ve Koku Alma Arasındaki İlişki :

Beyinde, tat alma ve koku alma duyu merkezleri birlikte çalıştığı için tat alma ve koku alma duyu organları (yani burun ve dil de) birlikte çalışır. Bu nedenle kokusu iyi algılanamayan besinlerin tadı da iyi algılanamaz.

NOT : 1- Grip ve nezle durumunda besinlerin kokusu iyi algılanamadığı için tadı da iyi
algılanamaz.
2- Cisimlerin tadının algılanabilmesi için tükürük sıvısı içinde çözünmesi (erimesi) gerekir.
3- Tükürük salgısı kulak altı, dil altı ve çene altında bulunan tükürük bezleri tarafından salgılanır.
4- Dilde, tat tomurcuklarının olduğu yere papila denir.
5- Tükürük sıvısı, ağzın kurumasını önler ve konuşmayı kolaylaştırır.
6- Yenilen besinlerin acı olduğunun yutulurken algılanmasının (anlaşılmasının) nedeni, acı tadı alma bölgesinin dilin arka tarafında olmasıdır.











5- DERİ (DOKUNMA; HİSSETME DUYU ORGANI) :

Deri, vücudun dış yüzeyini öreten dokunma, hissetme duyu organıdır. (En büyük duyu organıdır). Deri, sıcaklık, soğukluk, sertlik, yumuşaklık, ağrı, basınç, düzlük, pürüzlülük gibi çevreden gelen uyarıları yani dış etkileri algılayabilir.
Deri, üst deri ve alt deri olmak üzere iki tabakadan oluşmuştur.

a) Derinin Kısımları :

Deri, üst deri ve alt deri olmak üzere iki tabakadan oluşmuştur.

1- Üst Deri (Epidermis = Ekdoderm) :
Derinin üst kısmındaki ince tabakadır. Üst deri iki tabakadan oluşur.

• Korun Tabakası :
Üst derinin en üst kısmındaki yassı ve ölü hücrelerden oluşan tabakaya korun tabaksı denir. Bu tabakadaki ölü hücreler, alttaki hücreleri korur ve zaman zaman kepek şeklinde dökülür.
(Bu tabakadaki ölü hücreler sert ve lifli proteinlerle yani keratinle doludur. Bu nedenle bu tabakaya keratin tabakası da denir).

• Malpighi Tabakası :
Korun tabakasının alt kısmında bulunan, canlı ve deriye renk veren (sarı, kızıl, beyaz, siyah) hücrelerden oluşan tabakaya malpighi tabakası denir. Bu tabaka deriye renk verir ve bu tabakada ölen hücreler (korun tabakasına katılarak kepek şeklinde dökülen hücrelerin yerini alırlar yani) korun tabakasını oluştururlar.
Üst deride; kan damarları,, duyu hücreleri ve duyu sinirleri bulunmaz. Saç, kıl, tırnak, boynuz gibi yapılar üst deriden vücut yüzeyine çıkarlar.

2- Alt Deri (Dermis = Endoderm) :

Üst derinin alt kısmında yer alan ve üst deriye göre daha kalın olan tabakadır.
Alt deride; kan damarları, duyu hücreleri, duyu sinirleri, kıl kasları, kıl kökleri, ter bezleri, süt bezleri, yağ bezleri bulunur ve alt derinin en alt kısmında yağ tabakası yer alır.
Alt deride bulunan yağ tabakası vücut ısısını korur, ısı kaybını önler, vücudu dış etkilere karşı korur ve deriyi nemli tutar.

b) Dokunma (Hissetme) Olayının Gerçekleşmesi :

Alt deride dokunma duyu hücreleri ile duyu sinir uçlarının bulunduğu yere duyu cisimciği denir.
Sıcaklık, soğukluk, sertlik, yumuşaklık, ağrı, basınç gibi uyarılar (duyular) alt derideki duyu cisimciğinde bulunan duyu hücrelerini uyarılır ve bu uyarılar duyu sinirlerine aktarılarak sinirler yardımıyla beyindeki dokunma, hissetme duyu merkezine iletilir. Gelen uyartılar beyin tarafından değerlendirilir ve dokunma, hissetme duyusu algılanmış olur.
(Duyu cisimciğinde bulunan duyu hücreleri sıcaklık, soğukluk, sertlik, yumuşaklık, ağrı, basınç gibi uyarıları (duyuları) algılayarak dokunma duyu sinirlerine aktarır ve sinirler yardımıyla beynin dokunma, hissetme duyu merkezine iletir. Gelen uyartılar burada değerlendirilir ve dokunma, hissetme duyusu algılanmış olur).
Dokunma duyu hücrelerinin sayısı derinin her yerinde aynı değildir. Bu nedenle derinin her yeri aynı oranda duyuları algılayamaz.
(Deride bulunan duyu hücreleri görevlerine göre özelleşmiştir. Duyu hücrelerinden bir kısmı sıcağı, bir kısmı, sertliği, bir kısmı acıyı algılayacak şekilde özelleşmişlerdir).



c) Derinin Görevleri :


1- Vücudu dış etkilere (çarpma, mikroorganizma) karşı korur.
2- Vücuda doğal bağışıklık kazandırır.
3- Vücuda mikropların girmesini önler.
4- Vücudun su kaybetmesini önler.
5- Vücut ısısını ayarlar. (Terleme ve yağ dokusu sayesinde).
6- Terleme yoluyla su, madensel tuzlar ve zararlı maddeleri atarak boşaltıma yardımcı olur.
7- Gaz alışverişi yaparak solunuma yardımcı olur.
8- Dokunma duyu organıdır ve sıcaklık, soğukluk, sertlik, yumuşaklık, ağrı, basınç gibi duyuları algılar.

NOT : 1- Üst deri normalde inceyken, fazla basınç altında kalan topuk gibi yerlerde daha
kalındır.
2- Derinin üst kısmına hafifçe iğne batırıldığında ağrımaz ve kanamaz. Bunun nedeni üst deride kan damarları ve sinirlerin bulunmamasıdır.
3- Derinin her bölgesi duyuları aynı derecede algılayamaz. Dudak ve parmak uçları duyulara (uyarılara) karşı daha duyarlıdır.
4- Alt deride duyu hücreleri ve sinir uçlarının bulunduğu kısma duyu cisimciği denir.
5- Deri, en büyük duyu organıdır.
6- Deride bulunan duyu hücreleri, farklı uyarıları algılayabilmek için özelleşmiştir.
7- Ayakların fazla gıdıklanmasının nedeni, dokunmaya karşı duyarlı duyu hücrelerinin fazla sayıda bulunmasıdır.
8- Derideki kıllar, alt deride bulunan kıl kökünden (keseciğinden) çıkar. Avuç içi ve ayak tabanları dışında derinin her yerinde kıl bulunur.
9- Sevinç, korku, heyecan gibi durumlarda derideki sinirler, kıl kaslarının kasılmasını ve kılların dikleşmesini sağlar. Bu olaya ürperme denir. Ürperme olayı vücudun uyarılmasını ve dış çevre ile ilişki kurulmasını sağlar.





YAYLARI TANIYALIM

F → Yaya uygulanan germe veya sıkıştırma kuvveti
k → Yayın yapıldığı maddeye bağlı olan yay sabiti
x → Yaydaki gerilme (uzama) veya sıkışma miktarı

• k yay sabiti ile yayın esnekliği ve hassaslığı doğru orantılıdır.
• Yaydaki gerilme (uzama) veya sıkışma miktarı, yaya uygulanan germe veya çekme kuvveti ile doğru orantılıdır.

SembolBirim (SI) Birim (CGS)
Kuvvet FNewton (N)Dyn
Yay Sabiti kN/mdyn/cm
Gerilme veya Sıkışma Miktarı xmcm



F = k . x


5- Yayların Oluşturduğu Kuvvetler :
Bir yaya germe veya sıkıştırma kuvveti uygulandığında etki – tepki prensibine göre yayda uygulanan kuvvete zıt yönde ve eşit büyüklükte itme ve çekme kuvveti uygular.
Yayları sıkıştırmak veya germek için uygulanan kuvvet arttırıldığında yayda oluşan itme veya çekme kuvveti ile yayların sıkışma veya gerilme miktarları da artar. Bu nedenle yayları sıkıştırmak veya germek için uygulanan kuvvet ile sıkışma veya gerilme miktarı doğru orantılıdır.
(Yayın sıkıştırılması veya gerilmesi için uygulanan kuvvetler ortadan kalktığında yayların eski hallerine dönme hızları artar).

a) Germe ve İtme Kuvveti :
Yayları germek için kuvvet uygulandığında etki – tepki prensibine göre gerilen yay esneklik özelliğinden dolayı eski haline geri dönebilmek için itme kuvveti uygular. Yayları germek için uygulanan kuvvet arttırıldığında yayda oluşan itme kuvveti de artar.

1. Durumda:
• G ağırlığındaki cisim yayın ucuna asıldığında yay x kadar uzar ve çekme kuvveti (geri çağırıcı kuvvet) F olur.

2. Durumda:
• 2G ağırlığındaki cisim yayın ucuna asıldığında yay 2x kadar uzar ve çekme kuvveti (geri çağırıcı kuvvet) 2F olur.







b) Sıkıştırma ve Çekme Kuvveti :
Yayları sıkıştırmak için kuvvet uygulandığında etki – tepki prensibine göre sıkışan yay esneklik özelliğinden dolayı eski haline geri dönebilmek için çekme kuvveti uygular. Yayları sıkıştırmak için uygulanan kuvvet arttırıldığında yayda oluşan çekme kuvveti de artar.

1. Durumda:
• Yaya F kadar sıkıştırma kuvveti uygulandığında x kadar sıkışır ve itme kuvveti F ı olur.

2. Durumda:
• Yaya 2F kadar sıkıştırma kuvveti uygulandığında 2x kadar sıkışır ve itme kuvveti 2Fı olur.



3. Etkinlik : Aile Eğlence Parkında (Çalışma Kitabı – 43)
Amaç : Ders kitabının 68. sayfasındaki konu girişindeki metinden ve fotoğraftan
faydalanılarak bilimsel bir hikaye yazılmasının sağlanması.
Yapılacaklar : • Verilen resim ve etkinlikte istenen konu ile ilgili olarak bilimsel bir
hikaye yazılması sağlanır.

1. Etkinlik : Yaylarla Oynayalım (Ders Kitabı – 69)
Amaç : Yayların sıkışma ve gerilme durumlarına ait gözlemler yapılabilmesinin
sağlanması.
Yapılacaklar : • Bir dizi sarmal yaya dağıtılır. Yaylar, gerilme, sıkışma ve bükülme
özelliği göstermelidir.
• Yaylara itme ve çekme kuvveti uygulanır.
• Hangi yaya itme, hangi yaya çekme kuvveti uygulandığı gözlenir.
• Kuvvet uygulanan yayların özellikleri, kalınlık–incelik ve sarım sıklığı bakımından incelenir.
• Yayların sıkışma ve gerilme durumuna ait gözlemler sınıfla paylaşılır.
• Sonuca Varalım Kısmında;
– Yayları germek için dışarı doğru, yayları sıkıştırmak için içeri doğru kuvvet uygulanır.
– Yaylar eski hallerine geri dönerler.
– Kuvvet uygulanan yaylar, kuvvetin etkisine zıt yönde tepki verir

4. Etkinlik : Esnek Cisimler (Çalışma Kitabı – 43)
Amaç : Yaylarla oynayalım etkinliğinde öğrenilen bilgilerin pekiştirilmesinin
sağlanması.
Yapılacaklar : • Yayı sıkıştıran ve geren kuvvete, yayın eşit büyüklükte ve zıt yönde
kuvvet uygulandığı gözlenir ve kuvvetler şekil üzerinde gösterilir.

2. Etkinlik : Yay Yapalım (Ders Kitabı – 70)
Amaç : Farklı cins ve kalınlıktaki tellerin kullanılarak kendi yaylarını yapmalarını ve
bunlara küçük kuvvetler uygulayarak esneklik özelliklerini fark etmelerini sağlamak.
Yapılacaklar : • 40 cm uzunluğunda farklı kalınlıkta demir, bakır ve nikel–krom tel
kullanılır.
• Teller, 30–40 cm uzunluğundaki silindir şekilli çubuğa aynı sıklıkta sarılır.
• Hem kalın hem de ince demir ve bakır tellerden yapılan yaylara parmaklarla farklı büyüklükte kuvvetler uygulanır ve bu yayların özellikleri gözlenir.
• Yapılan yaylara büyük kuvvetler uygulanarak esneklik özelliğini kaybetmesi gözlenir.
• Sonuca Varalım Kısmında;
– Tellerin kalınlığı arttıkça esnekliği azalır. Yani daha büyük kuvvetle şekil değiştirir. Cinsi değişince de esnekliği değişir.
– Yayların esnekliği bozulur ve eski hallerine geri dönemezler.

5. Etkinlik : Ağırlık – Uzama Grafiğini Çiziyorum (Çalışma Kitabı – 44)
Amaç : Yaya uygulanan kuvvetin artması ile birlikte yayın da aynı oranda uzadığının
keşfedilmesinin sağlanması.
Yapılacaklar : • Her 1 N’luk kuvvetle 1 cm uzayan yay için ağırlık (kuvvet) – uzama
miktarı arasındaki grafik çizilir ve ağırlıkla uzama miktarının doğru orantılı olduğu gözlenir.


6- Kuvvetin ( veya Ağırlığın) Ölçülmesi (Dinamometre ve Özellikleri) :
Dünya’nın, üzerinde bulunan cisimlere uyguladığı kütle çekim kuvvetine yer çekimi kuvveti denir. Dünya’nın, üzerinde bulunan bir cisme uyguladığı yer çekimi kuvvetinin büyüklüğüne ağırlık denir. Ağırlık ile gösterilir. Ağırlıkta bir kuvvettir.
Kuvveti (ağırlığı) ölçmek için kullanılan araçlara dinamometre (yaylı el kantarı) denir. Dinamometreler cisimlerin esneklik özelliğinden faydalanılarak yapılmıştır.
Dinamometreler, kuvvetin esnek cisimler üzerindeki şekil değiştirme etkisi kullanılarak yapılmıştır. Dinamometredeki esnek cismin (yayın) uygulanan kuvvet sayesinde uzaması (şekil değiştirmesi) ile kuvvet ölçülebilir. Esnek cisim ne kadar fazla şekil değiştiriyorsa (yay ne kadar uzuyorsa) cisme uygulanan kuvvette o kadar büyük olur.
Dinamometrelerin ölçebileceği kuvvetlerin büyüklükleri farklı olabilir. Her dinamometre ancak belirli büyüklükteki kuvvetleri ölçebilir. Dinamometrenin ölçebileceğinden daha büyük kuvvet ölçülürse dinamometredeki yayın esnekliği kaybolur ve dinamometre bozulur.
Dinamometrelerde kullanılan yayın inceliği veya kalınlığı (yay sabiti), dinamometrenin ölçebileceği ağırlık miktarını değiştirir. Bu nedenle dinamometre hangi amaçla kullanılacaksa, o amaca uygun şekilde tasarlanır ve dinamometrede de o amaca uyun kalınlıkta ve sertlikte yay kullanılır.
• Kütlesi büyük olan cisimlerin ağırlıklarını ölçmek için yapılan dinamometrelerde kalın ve sert (yay sabiti büyük olan) yaylar kullanılır.
• Kütlesi küçük olan cisimlerin ağırlıklarını ölçmek için yapılan dinamometrelerde ince ve yumuşak (yay sabiti küçük olan) yaylar kullanılır. Bu dinamometreler daha hassas ölçüm yapabilir.
Dinamometreler cisimlerin ağırlığını ölçer. Fakat günlük hayatta kullanılan dinamometreler, kütle ölçmek için derecelendirilmişlerdir. (Dinamometre ağırlıkla birlikte yaklaşık olarak bir cismin kütlesini de ölçer).

6. Etkinlik : Esnekliği Keşfediyorum (Çalışma Kitabı – 44)
Amaç : Etkinlikte verilen fotoğraflardaki yayların hangi amaçla kullanıldığının
belirlenmesini sağlamak.
Yapılacaklar : • Verilen fotoğraflardaki yayların ve esnek cisimlerin hangi amaçla
kullanıldığı fotoğrafların altlarına yazılır.
3. Etkinlik : Bir Dinamometre Tasarlayalım (Ders Kitabı – 72)
Amaç : Paket lastiği ve ince bir yay kullanılarak dinamometre yapılmasının
sağlanması.
Yapılacaklar : • Lastik veya yay duvara sabitlenir.
• Dinamometre ölçeği olarak kullanılacak kağıt şerit dinamometrenin yanına asılır.
• Birim kütleler asılarak dinamometrenin bölmeleri oluşturulur.
• Asılan ağırlığın arttıkça dinamometredeki yaydaki uzama miktarının arttığı gözlenir.
• Dinamometreye farklı cisimler asılarak ağırlık–uzama grafiği çizilir.
• Sonuca Varalım Kısmında;
– Ağırlık ve uzama miktarı doğru orantılıdır.
– 0,25 kg.

7. Etkinlik : Dinamometreme Hangi Yayı Seçmeliyim? (Çalışma Kitabı – 45)
Amaç : Kuvvet–uzama grafiğini okuma ve yorumlama becerisinin kazandırılmasının
sağlanması.
Yapılacaklar : • Grafiğe göre sorular cevaplandırılır.
• a’da; 1 numaralı yay daha kolay uzar.
• b’de; 1 numaralı yaydaki ölçüm sonuçlarında sapmalar olduğu için onu kontrol etmelidir.
• c’de; Ağırlıkla uzama doğru orantılı olduğu için.
• d’de; 1. yay 40 mm, 2. yay 20 mm uzar.


7- Ağırlık :
Bir cisme etki eden yer çekimi kuvvetinin büyüklüğüne ağırlık denir. Ağırlık ile gösterilir ve vektörel büyüklüktür. Ağırlık daima yerin merkezine (aşağı) doğru gösterilir. Ağırlık ayırt edici özellik değildir.
Bir cismin ağırlığı cismin bulunduğu yere göre değişir. Cisim yerin merkezine yaklaştıkça (g arttığı içi) ağırlık artar, cisim yerin merkezinden uzaklaştıkça (g azaldığı için) ağırlık azalır. Dünya, kutuplardan basık olduğu için Dünya’nın kutuplardaki yarıçapı, ekvatordaki yarıçapından küçüktür. Bu nedenle bir cismin kutuplardaki ağırlığı, ekvatordaki ağırlığından daha büyük olur. (Yerin merkezine daha fazla yaklaşıldığı için). Bir cismin Dünya’daki ağırlığı, Ay’daki ağırlığının yaklaşık 6 katıdır.
Bir cismin ağırlığının değişmesini yer çekim ivmesi sağlar. Bir cisme etki eden yer çekimi kuvvetinin ölçüsüne yer çekim ivmesi denir. Yer çekim ivmesi ile gösterilir ve yer çekim ivmesi vektörel büyüklüktür. Yer çekim ivmesi yerin merkezine yaklaşıldıkça artar, yerin merkezinden uzaklaşıldıkça da azalır.
Ağırlık dinamometre veya yaylı el kantarı ile ölçülür.

Ağırlık = Kütle . Yer Çekim İvmesi


SembolBirim(SI) Birim (CGS)
Kütle → mkggr
Yer Çekim İvmesi → gN/kg (m/sn2)dyn/gr (cm/sn2)
Ağırlık →GNdyn


G= m . g

• Yer çekim ivmesinin değeri; = 9,8 N/kg = 980 dyn/gr alınır.



ÖRNEKLER :

1- Şekildeki özdeş dinamometreler dengededir. Buna göre G ağırlığı kaç N’dur?


• 1. dinamometrede 3 bölme 15 N’ a karşılık geliyor. Bu nedenle her bölme 5 N’ a karşılık gelir.
• 2. dinamometrede G ağırlığı 4 bölmeye karşılık geldiği için;

G = 5 . 4 = 20 N


2- Şekildeki dinamometrelerin içindeki çubuklar 10 eşit parçaya ayrılarak bölmelendirilmiştir. A’ daki dinamometre en fazla 100 N’ luk, B ‘deki dinamometre en fazla 150 N’ luk, C’ deki dinamometre en fazla 200 N’ luk kuvveti ölçebiliyor. Buna göre;



a) Dinamometrelerin cisimlere uyguladığı kuvvetleri bulun.
b) 10 N’ luk kuvveti ölçmek için hangi dinamometre daha uygundur?




a) A Dinamometresi : 10 bölme 100 N ise her bölme 10 N’ a karşılık gelir.
Cisme uygulanan kuvvet = 4 . 10 = 40 N

B Dinamometresi : 10 bölme 150 N ise her bölme 15 N’ a karşılık gelir.
Cisme uygulanan kuvvet = 3 . 15 = 45 N

C Dinamometresi : 10 bölme 200 N ise her bölme 20 N’ a karşılık gelir.
Cisme uygulanan kuvvet = 2 . 20 = 40 N

b) 10 N’ luk kuvveti ölçmek için A dinamometresi daha uygundur. Çünkü diğer dinamometrelerin her bölmesi 10 N’ dan daha büyük değer ölçer.

3- Bir yay 10 N’luk kuvvet uygulandığında yay 5 cm uzuyorsa yayın yay sabiti nedir?

F = 10 N
x = 5 cm
k = ? N/cm

• F = k . x  --->  10 = k . 5  --->  k = 2 N/cm

4- Yay sabiti 5 N/mm olan bir yayın 1 cm uzaması için yaya kaç N’luk kuvvet uygulanması gerekir?

x = 1 cm = 10 mm
k = 5 N/mm
F = 10 N

• F = k . x  F = 5 . 10  --->  F = 50 N



5- Kütlesi 2 kg olan cismin ağırlığı Kaç N’ dur? (g = 10 N/kg)

m = 2 kg • G = m . g = 2 . 10  --->  G = 20 N
g = 10 N/kg
G = ? N

6- Kütlesi 700 gr olan cismin ağırlığı kaç N ve Kaç dyn’ dir? (g = 10 N/kg)

m = 700 gr = 0,7 kg • G = m . g = 0,7 . 10  --->  G = 7 N
g = 10 N/kg
G = ? N • G = 7 N = 7.105 dyn

7- Kütlesi 25 gr olan cismin ağırlığı kaç dyn ve kaç N’ dur? (g = 1000 dyn/gr)

m = 25 gr • G = m . g = 25 . 1000  G = 25000 dyn
g = 1000 dyn/gr
G = ? N • G = 25000 dyn = 25000 . 10–5 N = 0,25 N

8- Şekildeki grafikte yayların ucuna asılan ağırlıklar ile yaylardaki uzama miktarları arasındaki ilişki gösterilmiştir. Buna göre;

a) Hangi yay daha hassas ölçüm yapar?
b) 1. yaya 40 N’luk kuvvet uygulanırsa yaydaki uzama miktarı kaç cm olur?
c) 2. yaya 40 N’luk kuvvet uygulanırsa yaydaki uzama miktarı kaç cm olur?






a) Yay sabiti küçük olan yay daha hassastır.
1. Yay için; F = k1 . x ---> 16 = k1 . 4  --->  k1 = 4
1. Yay için; F = k2 . x  --->  8 = k2 . 8  --->  k2 = 1
k2 < k1 olduğu için 2. yay daha hassastır.

b) F = k1 . x  --->  40 = 4 . x  ---> x = 10 cm

c) F = k2 . x  40 = 1 . x  x = 40 cm

9- 20 N kaç dyn, kaç gr-f ve kaç kg-f tir?

• 1 N = 1.105 dyn ise ; 20 N = 20 . 105 = 2.106 dyn
• 1 N = kg-f ise ; 20 N = kg-f
• 1 kg-f = 1000 gr-f ise ; kg-f = gr-f
İŞ ve ENERJİ

İş: Bir cisme kuvvet uygulayarak o cismin kuvvet doğrultusunda yol almasının sağlanmasıdır.W ile gösterilir. İşin birimi joule (j)’ dür.

İşin gerçekleşebilmesi için öncelikle bir enerji kaynağı gerekir.Bu enerji farklı şekillerde elde edilebilir. Örneğin bizim enerji kaynağımız besinler, arabaların enerji kaynağı yakıttır.İşte bu tip enerjiler iş yapılmasını sağlar.
Fiziksel anlamda iş yapıldığını söylemek için kuvvete ihtiyaç vardır.Cismin üzerine birden fazla kuvvet etkili olabilir.Cismin hareket doğrultusundaki toplam kuvvetin adı net kuvvettir.İş net kuvvetin sıfırdan farklı olmasına bağlıdır.Bunun yanında iş yapıldığının söylenebilmesi için kuvvet uygulanan cismin net kuvvet doğrultusunda yol alması gerekmektedir.

Sonuç olarak fiziksel anlamda iş;
• Net kuvvetin sıfırdan farklı olması
• Kuvvetle alınan yolun aynı doğrultuda olmasıyla yapılmış olur.

Not: İş, net kuvvet ve alınan yol ile doğru orantılıdır.

İş = Kuvvet x Yol
W = F x X
Joule = N x m



Fiziksel anlamda iş yapıldı diyebilmek için gerekli kuralları öğrendik.Enerji harcayıp yorulduğumuzu düşündüğümüz, ama aslında fiziksel anlamda iş yapamadığımız birçok durum vardır.
Örneğin Can ailesiyle birlikte tatile gitmek için yola çıktığında yolda benzinliğe 100 m kala benzinleri bitmiştir.Can ve babası arabayı arka tarafından iterek benzinliğe kadar götürmek istemişlerdir.Ancak itmelerine rağmen arabayı hareket ettirememişlerdir.Burada net kuvvet sıfır olmamasına karşın araba uygulanan kuvvet doğrultusunda yol alamadığı için yapılan iş sıfırdır.
Zeynep, okul çıkışında çantasını eline alarak evine gidiyor.Çantası elinde tutabilmek için kuvvet uyguluyor.Aynı zamanda yürüdüğü için çantaya yol aldırıyor.İş yapabilme koşullarını sağlıyor gibi görünse de Ayşe çantayı taşıyarak iş yapmamıştır. Çünkü çantayı taşımak için yukarı doğru bir kuvvet uygulanmıştır. Ancak çanta yatay doğrultuda hareket etmiştir. İş yapabilmek cismin aldığı yolun uygulanan net kuvvetle aynı doğrultuda ve aynı yönde olması gerekir.

Düz yolda cismi hareket ettirerek iş yapılabilir. Ancak farlı durumlarda da fiziksel anlamda iş yapıldığı söylenebilir.
Örneğin bir halterci yerdeki halteri belli bir yüksekliğe kaldırırken kuvvet uygular. Bu kuvvetin etkisiyle halter kuvvetle aynı doğrultuda ve aynı yönde yol alır.Bu nedenle de haltercinin halter üzerinde fiziksel anlamda iş yapabildiğini söyleyebiliriz.

ENERJİ

Enerji: İş yapabilme yeteneğidir.E ile gösterilir. Enerji birimi, işin birimi ile aynıdır. (joule)
Tanımdan da anlaşılacağı üzere iş yapabilmek için enerjiye ihtiyacımız vardır. Enerji hayatımızın her alanındadır. Örneğin araba yolda hareket ederken, sporcu yüzerken, market arabası itilirken enerji harcanır.Kısacası kuvvet uygulamak için enerji gerekir.

HAREKET ENERJİSİ(kinetik enerji) : Hareket halindeki bütün maddelerin bir enerjisi vardır. Hatta maddelerin iç yapısındaki taneciklerinde hareket enerjisi vardır.Hareket halindeki maddelerin sahip olduğu bu enerjiye kinetik enerji adı verilir.Maddelerin sahip olduğu hareket enerjisinin büyüklüğünü etkileyen iki faktör vardır. Bunları bir örnekle inceleyelim.
Hafifçe fırlatılan bir pinpon topunun size çarptığını düşünün.Fazla sürate sahip olmayan bu pinpon topunun size çarpması fazla bir etki yaratmayacaktır.Ancak daha fazla kuvvetle fırlatılan pinpon topunun sürati de fazla olacaktır.Dolayısıyla size çarptığında bırakacağı etkide artacaktır.Sürat arttığında topun çarptığı yere aktardığı enerji daha fazla olduğuna göre sürat arttığında topun sahip olduğu kinetik enerjide artar diyebiliriz.
Bir cismin sürati attıkça kinetik enerjisi de artar.
Kinetik enerji süratin büyüklüğüne göre değişir. Buna göre süratleri aynı olan farklı cisimlerin kinetik enerjilerinin de aynı olduğunu söyleyebilir miyiz? Pinpon topu belli bir süratle yuvarlanıp ayağımıza çarptığında etkisi çok az hissedilir yada hiç hissedilmez. Bunun yerine bir basketbol topu yerde pinpon topuyla aynı süratle yuvarlanıp ayağımıza çarptığında etkisini çok net hissedebiliriz. Bunun nedeni basketbol topunun kütlesinin pinpon topunun kütlesinden daha büyük olmasıdır. Dolayısıyla buradan çıkarılacak sonuç şudur;

***Bir hareketlinin sahip olduğu kinetik enerji o hareketlinin kütlesine ve hızına bağlıdır.***
Ek=1/2mV2


DURGUN ENERJİ(potansiyel enerji): Potansiyel enerjiye konum enerjisi de denir. Her cismin konumu nedeniyle sahip olduğu bu enerji iki değişkene bağlı olarak değişir.Bunlardan birincisi yüksekliktir. Aynı ağırlığa sahip iki cisim alalım.İlk cismi belli bir yükseklikten bıraktığımızda yere ulaştığında belli bir hıza sahip olacaktır. İkinci cismi ilkine göre daha yüksek bir yerden bıraktığımızda yere ulaştığında ilkine göre daha yüksek bir hıza sahip olacaktır. Demek ki yükseklik arttıkça cismin sahip olduğu potansiyel enerji artar. Potansiyel enerjiyi belirleyen bir diğer faktör cisimlerin ağırlığıdır. Aynı yükseklikte bulunan ağırlıkları farklı iki cisimden ağır olanın potansiyel enerjisi daha fazladır. Dolayısıyla ağırlık arttıkça potansiyel enerjide artar.

Ep=AğırlıkxYükseklik
Ep=G.h
Ep=m.g.h



Not:
1.Cisimlerin yüksekliklerinden dolayı depoladıkları enerjiye çekim potansiyel enerjisi denir.
2.Esnek cisimlerin sıkışma ve gerilmesi sonucunda sahip oldukları enerjiye esneklik potansiyel enerjisi denir.
3.Yayların sıkıştırılması veya gerilmesi sonucu oluşan esneklik potansiyel enerjisi o yayın yay sabitine(k) ve sıkışma veya gerilme miktarına bağlıdır. (E=1/2kx2)


ENERJİDEN ENERJİYE
Bir cismin hareketi boyunca sahip kinetik ve potansiyel enerjinin toplamına mekanik enerji denir.
Em=Ek+Ep

Futbolcu yerdeki topa vurduğunu topun belli bir yüksekliğe kadar yükselip sonra tekrar yere düştüğünü düşünelim.Futbolcu topa vurduğunda top bir kinetik enerji kazanır.Top yükseldikçe kazandığı bu kinetik enerjiyi potansiyel enerjiye çevirir.Top hareketine devam ettiği için hala kinetik enerjiye sahiptir.Sonra top alçalmaya başlar ve alçaldıkça potansiyel enerjisi azalır hızı artar. Hızı arttığı için de kinetik enerjisi artar ve yere ulaşır.


KAYBOLMAYAN ENERJİ

Kimyasal enerji, maddelerde depolanmış olan enerjidir.Bu enerji, maddeyle başka maddelerin etkileşmesi ve kimyasal değişimin oluşmasıyla ortaya çıkar.Örneğin, besinler hücre içerisine alındığında oksijenle tepkimeye girerler.Bunun sonucunda besin içeriğinde bulunan atomları bir arada tutan kimyasal bağ enerjisi, canlıların kullanabileceği enerji çeşidine (ATP) dönüşür.
Kimyasal enerjiyi açığa çıkaran makine veya canlı bunu farklı işler için kullanır.Bu işler sonucunda da kinetik, potansiyel, ısı, ses gibi enerji türlerine dönüşüm gerçekleşir.


Enerji yoktan var olmaz, var olan bir enerji de yok olmaz. Ancak farklı enerjilere dönüşerek korunur.
 

KUVVET VE HAREKET

YAYLARI TANIYALIM

1- Kuvvet
2- Kuvvet Birimleri
3- Esnek Cisim ve Esneklik
4- Yaylar ve Özellikleri
5- Yayların Oluşturduğu Kuvvetler
6- Kuvvetin (Veya Ağırlığın) Ölçülmesi (Dinamometre ve Özellikleri)
7- Ağırlık


 KUVVET VE HAREKET

A- YAYLARI TANIYALIM :


1- Kuvvet :
Duran bir cismi harekete geçiren, hareket halindeki cismi durduran, cismin doğrultusunu, yönünü, şeklini ve hızını değiştirebilen her türlü etkiye kuvvet denir. Kuvvet gözle görülemez, kuvvetin sadece etkileri gözlenip ölçülebilir. Kuvvet dinamometre ile ölçülür.
Kuvvet;
• Duran bir cismi harekete geçirebilir.
• Hareket halindeki cismi durdurabilir.
• Hareket halindeki cisimleri hızlandırabilir veya yavaşlatabilir yani hızını değiştirebilir.
• Cisimlerin doğrultusunu, yönünü ve şeklini değiştirebilir.
Kuvvetler, etkilerine göre farklı çeşitlerde olabilir. Kuvvetler genel olarak temas gerektiren kuvvetler (itme kuvveti, çekme kuvveti, kas kuvveti, rüzgâr kuvveti, kaldırma kuvveti, sürtünme kuvveti, buhar kuvveti) ve temas gerektirmeyen kuvvetler (magnetik alan kuvveti, yer çekimi kuvveti, elektriksel çekim kuvveti, elektriksel itme kuvveti) olarak iki grupta incelenir.
Kuvvet ile gösterilir ve vektörel büyüklüktür. Kuvvet gözle görülemez, kuvvetin sadece etkileri gözlenip ölçülebilir. Kuvvet, yönlü doğru parçaları ile (ok işareti ile) gösterilir. Kuvveti göstermek için kullanılan okun yönü, kuvvetin yönünü, büyüklüğü ise kuvvetin büyüklüğünü gösterir.
Kuvvetin gösterilebilmesi için 4 elemanının bilinmesi gerekir. Bunlar;
1- Kuvvetin uygulama noktası,
2- Kuvvetin doğrultusu,
3- Kuvvetin yönü,
4- Kuvvetin büyüklüğü (şiddeti) dür.

Uygulama Noktası                             Yönü


Doğrultusu (d)


                A             Büyüklüğü       B
                               (Şiddeti)



Kuvvetin Elemanları :
1- Uygulama Noktası : Kuvvetin cisme etki ettiği noktadır.
A Noktası
2- Yönü : Kuvvetin cismi hareket ettirdiği yöndür.
A’ dan B’ ye doğru.
3- Büyüklüğü (Şiddeti) : Kuvvetin cisme etki edebilme gücüdür.
doğru parçasının uzunluğu.
4- Doğrultusu : Kuvvetin etkisini gösterebildiği doğrultudur.
AB doğrultusu.

2- Kuvvet Birimleri :

                          SI                 CGS
Kuvvet → → Newton (N) → Dyn → Kilogram-Kuvvet (kg-f) → Gram-Kuvvet (gr-f)

• 1N = 1.105 dyn 1dyn = 1.10-5 N
• 1 kg-f = 1000 gr-f 1 gr-f = 1/1000 kg-f
• 1 kg-f = 9,8 N 1 kg-f ≈ 10 N 1 N = 1/9,8 kg-f
• 1 kg-f = 980000 dyn 1 kg-f ≈ 1.106 dyn 1dyn = 1/980000 kg-f
• 1 N = 98 gr-f 1 N ≈ 100 gr-f

• 1 Newton : 100 gramlık kütleye etki eden yer çekimi kuvvetinin büyüklüğü yani  ağırlığıdır.
• 1 kg-f : 1 kilogramlık kütleye etki eden yer çekimi kuvvetinin büyüklüğü  yani ağırlığıdır.
• 1 gr-f : 1 gramlık kütleye etki eden yer çekimi kuvvetinin büyüklüğü yani  ağırlığıdır.

1. Etkinlik : Neler Öğrenmiştik? (Çalışma Kitabı – 42)
Amaç : 4, 5 ve 6. sınıflarda öğrenilen konuların hatırlanmasının sağlanması.
Yapılacaklar : • Sorular cevapları etkinlikteki boşluklara yazılır.
• Öğrencilerin kitapları birbiriyle değiştirilir.
• Doğru cevaplar tahtaya yazılır ve cevaplar kontrol edilir.
• Doğru ve yanlış cevaplar ile ilgili bilgi ve fikirler kontrol edilir ve böylece ön bilgilerdeki eksiklikler giderilir.

2. Etkinlik : Nereden, Nereye, Nasıl Geldim? (Çalışma Kitabı – 42–11)
Amaç : Öğrencilerin ünitenin başındaki ve sonundaki durumlarını karşılaştırarak
kendilerini değerlendirmelerini sağlamak. Ayrıca ünite ile ilgili ön bilgilerini hatırlayarak bu ünitede ne öğrenmek istediklerini ve öğrenmek istediklerine nasıl ulaşacaklarını belirlemek.
Yapılacaklar : • Çalışma kitabının 11. sayfasındaki 2. etkinlikteki tablo kullanılır.
• Çizelgenin 1. bölümündeki sorular üniteye başlamadan cevaplandırılır.
• Ünitenin işlenişi sırasında neyi, ne kadar öğrendiklerinin farkına varmaları için 2. bölümdeki sorular cevaplandırılır.

1.Alternatif Etkinlik : Hangisi Daha Ağır? (Öğretmen Kitabı – 67)
Amaç : Verilen malzemelerle bir cimin ağırlığının ölçülüp ölçülemeyeceğine
karar verilmesinin sağlanması.
Yapılacaklar : • İki sepet, bir tahta metre, yay ve ip kullanılarak taşların hangisinin
ağırlığının fazla olduğu bulunmaya çalışılır.
• Yayın ucuna bağlanan cismin yayı uzatması ve ağırlık arttığında yayın daha fazla uzayacağı bilgisinden yola çıkılarak taşların ağırlıkları ölçülebilir.
• Malzemeler kullanılarak eşit kollu terazi de yapılabilir fakat yaptırılmamalıdır.

3- Esnek Cisim ve Esneklik : 
Bir cisme kuvvet uygulandığında cisim şekil değiştiriyorsa, kuvvetin etkisi ortadan kalkınca cisim tekrar eski haline geri dönebiliyorsa böyle cisimlere esnek cisim, bu olaya da esneklik denir.
Lastik, çelik şerit, yay, lastik top, çorap, tişört esnek cisimlerdir. Oyun hamuru, cam macunu, sıvılar esnek olmayan cisimlerdir.
Esnek cisimlerin esneklik özelliğini gösterebildiği sınıra esneklik sınırı denir. Esnek cisimlere esneklik sınırını aşacak şekilde kuvvet uygulanırsa esnek cisimlerin esneklik özelliği bozulur ve eski hallerine geri dönemezler.

4- Yaylar ve Özellikleri :
Yaylar esnek cisimlerdir. Yayların şeklinin değiştirilmesi yani gerilmesi veya sıkıştırılması için kuvvet uygulanması gerekir. Yayların şeklinin değiştirilmesi için uygulanan kuvvetler germe ve sıkıştırma kuvvetleridir. Yaylara uygulanan kuvvetler ortadan kalktığında yaylar eski haline yani denge durumuna geri dönerler.
Günlük hayatta kullanılan yayların esneklik özelliği farklıdır. Farklı kalınlıkta ve uzunluktaki yaylar farklı esneklik özelliğine sahiptir. (Amortisörlerdeki yaylar kalın ve sert, kalemdeki yay ince ve yumuşaktır).

Hiç yorum yok: